Davaya süresi içinde cevap vermemiş olan davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı ve diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremeyeceği, bu durumda davacı erkeğe "eşine hakaret ve küfür ettiği" vakıasının kusur olarak yüklenmesinin mümkün olmadığı- Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği, ıslahın veya karşı tarafın açık muvafakatinin saklı olduğu-
Dayanılmayan bir vakıanın, tanık beyanlarında geçtiğinden bahisle davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesine imkan bulunmadığı-
Davalı erkeğin sürekli olarak birlik görevlerini ihmal ettiği, davacı kadının ise erkeğe "Sıfır kafalı, beyinsiz, görgüsüz" demek suretiyle aşağıladığı anlaşıldığından boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu ve eşit kusurlu eş yararına tazminat verilemeyeceği-
Kadının ziynetlerinin zorla elinden alındığı ve bu esnada erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı; erkeğin ailesinin "Kızınızı hastaneye bıraktık, terbiye edemedik" demek suretiyle evliliğe müdahale ettiği ve erkeğin buna sessiz kaldığı anlaşıldığından boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkeğin, kadına oranla ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasındaki boşanma davasında tespit edilen ekonomik durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olduğundan TBK. 50 VE 52'ye göre daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat gerektiği-
HMK yürürlüğe girdikten sonra 17.01.2014 tarihinde açılan davada, ön inceleme duruşmasına kadar dava veya cevaba cevap dilekçesi ile tazminat talebinde bulunmayan davacı kadının ilk defa ön inceleme duruşmasından sonra talep ettiği maddi ve manevi tazminat (TMK mad. 174/1-2) talepleri hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerektiği-
Her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekmekte olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamandan kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığından tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak maddi ve manevi tazminat (TMK mad.174/1-2) taleplerinin reddinin doğru olmadığı-
Davacı kadın yararına takdir edilen maddi, manevi tazminatın ve yokulluk nafakasının az olduğu-
Davacı kadın yararına çalışmadığı ve düzenli geliri bulunmadığı gerekçesiyle yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de, davacı kadın sosyal inceleme raporunda özel bir huzurevinde çalıştığını beyan ettiğinden davacı kadının usulünce ekonomik ve sosyal durumunun araştırılarak; boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, sonucuna göre talebin değerlendirilmesi gerektiği- Ortak çocuklar yaşları itibariyle idrak çağında olduklarından ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Hakları Sözleşmesinin 3 ve 6. maddeleri iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngördüğünden ortak çocukların mahkemece veya istinabe suretiyle eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istedikleri konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihlerinin kendilerinden sorulması, genel bir değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takıların kadına ait olup, onun kişisel eşyası niteliğinde olduğu- Erkek, takıların bozdurularak taksitle aldıkları beyaz eşyalara harcandığını beyan ettiğinden beyanıyla ispat yükünü üzerine aldığı; kadının rızası ile bozdurulmak ve tekrar iade edilmemek üzere ziynet eşyalarının erkeğe verildiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından ziynetlere yönelik iade koşullarının oluştuğu-