3194 Sayılı İmar Kanununun 18. maddesi ve gerekse 3290/2981 Sayılı Kanunun 10/C maddesine göre yapılan imar uygulaması işlemlerinin, idarece taşınmaz mal sahibine 7201 sayılı Tebligat Kanununun ilgili hükümleri uyarınca tebliği zorunlu olup; sözü edilen tebligatın, Borçlar Kanununun 128. maddesinin 2. cümlesinde yer alan ve muacceliyetin başlangıcı olarak işaret edilen “ihbar” mahiyetinde bulunduğu; dolayısıyla, idarece taşınmaz mal sahibine tebligat yapılıp ihbarda bulunulmadıkça, imar uygulamasından kaynaklanan alacağa ilişkin zamanaşımının başlamayacağı bedele dönüştürme işlemi sonucu malikin payına takdir edilen çekişmesiz bedelin ödenmiş olması ihbar (tebligat) mahiyetinde kabul edilip, on yıllık zamanaşımı başlangıcına ödeme tarihinin esas teşkil etmesinin olanaklı olmadığı-
Belediyece yapılan uygulamalı imar planı içerisinde bulunan taşınmazların kesin olarak arsa niteliğinde bulunduğu; uygulama imar planı dışında olup da nazım imar planı içerisinde bulunan taşınmazların kural olarak arsa niteliğinde bulunmakla birlikte 17.4.1998 gün ve 1996/3 Esas 1998/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul Kararı’nda açıklanan istisnaların mevcudiyeti halinde arsa niteliğinde kabul edilemeyecekleri; imar planı dışında, ancak belediye veya belediye mücavir alan sınırları içerisinde bulunan taşınmazların, etrafının meskûn olması ve belediye hizmetlerinden yararlanması halinde arsa niteliğinde kabulü gerektiği-
Kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan bir yerin ancak, imar ihya edildikten sonra 20 yılı aşan zilyetlikle 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17.maddelerindeki koşulların gerçekleşmesi halinde kazanılabileceği, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde yer alan koşullarından birisinin de taşınmazın il ve ilçe imar planları kapsamında olmaması gerektiği-
Taraflar arasında görülen muarazanın men'i(abonelik tesisi) davasında, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 31. Maddesinin, iskân ruhsatı bulunmayan yapılara abonelik tesis edilemeyeceğini hükme bağladığı ve Türk Ceza Kanunu'nda da bu tür abonelik tesis edilmesinin cezai yaptırıma bağlandığı-
Davalı idarece yapılan imar uygulaması sonucu davacılara ait taşınmazdan bedelsiz olarak yola terk edilen 31 metrekarelik bölüme karşılık, aynı parselasyon planı kapsamında bulunan 10 numaralı parselden davacılar adına davalı idarece pay tahsis edilmesinden sonra; davacılara pay verilen 10 numaralı parsele ilişkin imar uygulaması işleminin İdare Mahkemesince iptaline bağlı olarak, o parseldeki davacılar payının hukuk mahkemesince iptal edilerek eski malikleri adına kaydedilmesi nedeniyle dava konusu 31 metrekarelik bölümün karşılıksız kaldığı; 459 sayılı parselasyon planının iptali istemiyle İdare Mahkemesinde dava açmamış bulunan davacılar yönünden imar uygulaması işleminin kesinleştiği, dava konusu 31 metrekarelik bölümün davacılara geri dönüşümünün yapılması olanağı da bulunmadığı davacıların kamulaştırmasız el koyma yoluyla 31 metrekarelik bölüm bedelini isteme hakkının bulunduğu-
Gerek İmar Kanunu gereğince yapılan parselasyon işlemlerinin, gerekse İmar Affı Yasasında öngörülen imar ıslah çalışmalarının bir idari karara dayandığı, hissenin bedele dönüştürülmesi halinde her ne kadar bir kamulaştırma işleminden söz edilemez ise de, bedele dönüştürme işleminin de idari nitelikte olduğu, burada bir haksız fiil ya da akti bir ilişkinin varlığından söz edilemeyeceğinden; hissesi bedele dönüştürülen malike verilen bedelin, kamulaştırma parasında olduğu gibi, hukuka uygun bir işlem sonunda malı alınana verilen bir karşılık olarak nitelendirilmesi gerektiği - 3194 sayılı İmar Kanununun 17. maddesinin son fıkrasında Kamulaştırma Kanununa yapılan atıfla, bedel takdirlerinin ve bu bedele itiraz şekillerinin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca yapılacağı-
Dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu imar uygulamasının idari yargıda iptal edildiği anlaşıldığından; kadastral kaydın ihyası ve tapudaki imar kaydının terkini için davacı Hazineye mehil verilmesinin, sonucuna göre, uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gidilmesinin gerekeceği-
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinin, somut olayda olduğu gibi, bir imar planı değişikliğine dayalı bulunsa dahi, daha önce düzenleme ortaklık payı düşülmüş olan bir taşınmazla ilgili olarak ikinci kez aynı nitelikte bir işlem yapılmasına, başka bir ifadeyle, bedeli ödenmeksizin taşınmazın bir kısmının terk edilmesinin istenilmesine olanak vermeyeceği-
Şuyulandırma sonucu başkasına ait parsel üzerinde bırakılan yapının sahibi; ancak yapının yıktırılması veya kullanılmasının engellenmesi halinde bedelini talep edebileceği-
Bir kimse kendisine veya kanunun himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait taşınmaz üzerine bütünleyici parça niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı- Tecavüz imar uygulaması sonucu meydana gelmiş ise arsa sahibinin bina sahibine bina bedelini ödemesi halinde mahkemece el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesinin mümkün olabileceği-