İmar uygulamasına tabi tutularak davacılara pay tahsis edilen ve imar planında lise alanı olarak ayrılan taşınmazdan, davacıların bağımsız yararlanma ve başka türlü kullanma olanağı kalmadığından, kamulaştırmasız el atılmış sayılacağı-
Gerek 2644 Sayılı Tapulama Kanunun 21. maddesi gerekse 3194 Sayılı İmar Yasası’nın 17. maddesinin düzenlendiği ve verdiği temlik imkanının, ilgili idarece taktir edilecek bedel karşılığı ve satış yoluyla gerçekleştirilmesi gerekeceği, idarenin tasarrufunda bulunan böyle bir işlemin yargı yoluyla hükmen gerekleştirilmesi, diğer bir anlatımla yargının idare yerine geçerek idari karar nitelinde hüküm kurmasının olanaksız olacağı-
Mevzii İmar Planına göre taşınmazdan yol ve yeşil saha olarak ayrılan kısımlar çıktıktan sonra, geriye kalan inşaat sahasının tümüne değil, ancak taraflar arasındaki anlaşmaya göre davacının, dava dilekçesinde bedelinin ödenmesini talep ettiği kısmın dışında kalan inşaat sahasına yapılacak olan villaların kendisine yaptırılmamasından dolayı uğradığı kazanç kaybını isteyebileceği-
İmar öncesi kadastral duruma döndürmek şeklinde bir karar verilmesi gerekirken, idare mahkemesi kararıyla sebebi kalmayan imar parselini ayakta tutacak (Hukuki varlığını korur nitelikte) şekilde ve infazı kabil olmayacak biçimde karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Dava konusu büfe alanının Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca henüz onaylanmamış Koruma amaçlı N. İmar Planı dahilinde bulunmadığı toplanan delillerden anlaşılmakta olduğundan; proje onayının sonuçlanmasının görülmekte olan dava bakımından sonuca herhangi bir etkisinin bulunmayacağı-
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre; her türlü inşaatın, yerel idarelerden izin alınmasına bağlı olacağı, izinsiz veya izne aykırı yapıların, aynı yasa uyarınca, suç teşkil etmesi nedeniyle yıktırılacağı, kaçak yapılarla ilgili yaratılan ekonomik değerlerin hukuken korunmaları ve dolayısıyla bunlarla ilgili olarak herhangi bir zararın tazmininim talep edilemeyeceği, somut olayda, İmar Kanununa aykırı olarak, yeşil alan üzerine inşaat yapımını öngören sözleşmenin, BK. nun 20. maddesi (şimdi; TBK. mad. 27) uyarınca batıl olacağı, bu durumda , hem noterde düzenleme şeklinde düzenlenmeyen ve hem de İmar Kanununa aykırı olarak yeşil alan üzerinde inşaat yapımını öngören sözleşmenin, geçersiz ve butlan ile batıl olduğundan, davacının yıkılan binalarla ilgili olarak meydana gelen zararının tazmini istemi ile açılan davaların tümden reddi gerekeceği-
Yasanın bir hakkın sırf başkasına zarar vermek amacıyla kullanılmasını yasakladığı, olayımızda, daha önceki tadilat tekliflerinin reddedilmesi nedeniyle; davalı idarenin bu yeri park yeri olarak kamulaştırmasında meşru ve zorunlu bir yararının bulunmadığı, davacının imar izni için Belediye Başkanlığına ilk başvurusunu yaptığı sırada, davaya konu yerin “Ticaret Alanı” olarak imara açık olduğu, imar durumu verilebilmesi için Belediyece kendisine öne sürülen tüm koşulları yerine getiren davacının iyi niyetli olduğu, o halde Roma Hukukundan beri uygulana gelen ilke gereği sonradan gelen kötü niyetin zarar vermeyeceği-
Bina yapımının, yerel idarelerden izin alınmasına bağlı olacağı, İmar Kanunu, kamu düzeni ile ilgili olup, emredici hükümler taşıdığından, mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulması gerekeceği, İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedelinin de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemeyeceği-
Her iki taşınmaz arasında yer alan, gerek kadastro paftasında ve gerekse imar haritasında yol olarak görünen kısmın belediye tarafından düzenlenerek imar yolu haline getirilmemiş ve kamu yararına açılmamış olmasının davalının bu yere elatmasını haklı göstermeyeceği, o halde, bu yoldan faydalanan ve elatmadan doğrudan zarar gören herkesin elatmanın önlenmesi davası açabileceği ve bu davanın dinleneceği-
Davanın kabulünü gerektiren beyanın, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğuracağı, davacının bu kabule karşı durmasının da sonuca etkili olmayacağı, hal böyle olunca, vekaletnamesinde yetkisi bulunan davalı vekilinin beyanının bağlayıcılığı ve kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğuracağı dikkate alınarak ayın olarak (iptal ve tescile) ; buna imar mevzuatının ifraza imkan vermemesi durumunda ise;isteğin paya dönüştürülmesi suretiyle, davacının payına hükmedilerek uyuşmazlığın çözümlenmesinin gerekeceği-