743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu (TKM 170 m), TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlığın, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulması gerektiği , çünkü Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiş olduğu (eBK 544, TBK 646 m), mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahip bulunduğu ve mallarının idaresi kendisine ait olduğu (TKM 186/1 m), her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel malları olduğu (TKM 189.m), kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerektiği-
Toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından davacının dava konusu arsanın alınmasında ve binanın inşasında katkısının bulunduğu; ancak katkı oranı konusunda mahkemece yeterli araştırma yapılmadığı; dinlenen davacı tanıklarının yanı sıra, davalı tanığı Z. da beyanında davacının evlendikten sonra belli bir süre fabrikada çalıştığını ancak mahkemece her iki taraf delil listesinde yer alan çalışma sürelerini ve gelirlerini gösterir SGK evraklarının ilgili kuruma yazılarak temin edilmediği; bunun yanı sıra taraf tanık beyanlarından davalı kocanın meyve ve tatlı satmak suretiyle seyyar satıcılık yaptığı; meyve ve tatlıların hazırlanması işinin ise davacı kadın tarafından yapıldığı-
Davacı tanık ifadelerinden, davalı kocanın eşine sürekli hakaret ettiği, onu başka bir kadınla aldattığı, ona bıçak çektiği, eşini ve eşinin ailesini tehdit ederek davacıyı baba evine gönderdiği anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğu- TMK. mad. 185/3 ve 186/3 uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davacı kadının kendisi için uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Davalı kocanın kusurlu davranışları karşısında, davacı kadın ayrı yaşamada haklı olup; TMK. mad. 197 gereğince davalı yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacının ev hanımı olduğu,gelirinin olmadığı,davalının güvenlik görevlisi olduğu, 1.000 TL maaşının olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek, davacı tarafın geçimini sağlayıcı, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK 4. md gereğince hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi gerekeceği-
Boşanma davalarında hakimin tarafların ikrarı ile bağlı olmadığı, davalı kadının duruşmaya gelir, sorulan sorulara cevap vermemesi halinde başka bir erkekle olan ilişkisini kabul edeceği belirtilerek, isticvap davetiyesi çıkarılmasının usul hükümlerine aykırılık teşkil ettiği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı, bu nedenle, davacı eş yararına maddi tazminat verilmesi gerektiği-
Davacı talebi doğrultusunda evin kira ve diğer zorunlu giderleri için bir defaya mahsus olmak üzere 2.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de, tedbir nafakası bu giderleri de (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs.) bünyesinde barındırdığı için artık tedbir nafakasından ayrı olarak talep edilen bu giderlerin reddine karar verilmesi gerektiği-
Tedbir nafakası niteliği itibarı ile her zaman istenebileceğinden, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek, müşterek çocuk için ergin olduğu tarihe kadar, davalı kadın için ise ret kararının kesinleşme tarihine kadar geçerli olmak üzere uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacının, talebinin salt “ayrı yaşamada haklılık” iddiası olarak algılanıp, birlikte yaşadıklarından bahisle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Fiilen davacı anne yanında bulunan müşterek çocuklar için başkaca bir koşul aranmaksızın, davalı babanın katkıda bulunmasının zorunlu olduğu-
Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM'nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olması gerekeceği-