Faiz başlangıç tarihleri hususunda kısa kararla hüküm arasında çelişki oluşturulmasının isabetsiz olduğu- Davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Kurum zararı nedeniyle alacak istemine ilişkin 32 dosyada ayrı ayrı açılan davalar birleştirilerek dava sonuçlandırılmış ise de; davalılar arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığı gibi yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin, her bir dosyadaki iddia ve savunmaların değerlendirilmesinin bu şekilde mümkün olmaması, bu durumun usul ekonomisine aykırı olması ve hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmasına da sebebiyet vereceği, ayrıca bir kısım davalıların da birleştirme talebine muvafakatlerinin bulunmadığı gözetilerek dosyaların birleştirilmesi yoluna gidilerek hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Asıl dava ile birleşen dava dosyalarında ayrı ayrı hüküm kurulmamış olmasının bozma nedeni olduğu-
Davalar arasında fiili ve hukuki irtibat olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği, her iki davanın aynı sözleşmeye dayandığı, aralarında bağlantı mevcut olduğundan, gerek yargılamanın daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve gerekse çelişkili kararlar verilmesini önlemek açısından, davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesinin zorunlu olduğu-
Dayanak ilamdaki asıl davada borçlu olmadığına yönelik talep ile birleşen davadaki alacak talebi birbiriyle bağlantılı olup sonuçları itibariyle birbirlerini etkileyeceğinden, birleşen alacak davasına ilişkin kısmının kesinleşmeden takibe konulabileceğinin kabul edilemeyeceği-
Mahkemece birleşen davaya yönelik hüküm kurulmamasının isabetsiz olduğu-
19. HD. 21.09.2017 T. E: 2016/20260, K: 6136-
Davacılar tarafından ileri sürülen alacak isteği ile tapu iptali-tescil(tasarrufun iptali) isteğinin birbirlerinin sonucuna etki edecek olmaları karşısında her iki isteğin birlikte değerlendirilmesinin, uyuşmazlığın taraflar açısından daha sağlıklı ve hızlı bir çözüme kavuşturulması için gerekli olduğu, hal böyle olunca, tefrik edilen alacak isteğine ilişkin eldeki davanın tasarrufun iptali(tapu iptali-tescil) davası ile birleştirilerek yargılamanın sürdürülmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, tefrik kararı verilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
HMK’nın 166/2. maddesi uyarınca ayrı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların bağlantı sebebiyle birleştirilmesinin ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebileceği, birinci davanın açıldığı mahkemenin, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bununla bağlı olduğu, Yasa'nın birleştirmenin talep üzerine verilebileceğini düzenlediği, tarafların birleştirme yönünde bir talebi olmadığı halde birleştirme kararı vermesinin doğru olmadığı-
Davalının duruşmadaki beyanında taşınmazın kendi kullanımında olduğunu kabul etmiş olmasına rağmen, mahkemece kiracılık ilişkisi olduğu gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu- Davaların birleştirilmesi hâlinde, birleştirilen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korudukları ve her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-