Sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği, MÖHUK’nın 24. maddesinin 4. fıkrasında ise tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanacağından ve bu hukukun, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutat meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun iş yeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok iş yeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan iş yeri hukuku olarak kabul edileceği, eldeki davada, taraflar arasındaki sözleşme tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olup, bu tür sözleşmelerde tek satıcının edimi karakteristik edim olarak kabul edildiğinden, karakteristik edimin ifa yeri de Antalya ili olduğundan Türk Mahkemeleri'nin yargı yetkisine haiz olduğu- Davacı şirket vekilince haksız fiilin bir türü olan haksız rekabete dayalı olarak davalılardan tazminat talebinde bulunulmuş olması esas alındığında da, yine MÖHUK’un 40. maddesinin atıfta bulunduğu HMK’nın 16. maddesi gereğince haksız rekabet olgusunun gerçekleştiğinin ve zararın doğduğunun iddia olunduğu yer de Antalya ili olduğundan eldeki uyuşmazlıkta Türk Mahkemeleri'nin yargı yetkisine sahip olduğu- Davacı vekilince davalı şirket aleyhine açılan dava haksız rekabet ve uğranılan zarar iddiasına dayalı olarak açılmış olup, bu şirketin diğer davalı yabancı şirket ile aralarında organik bağ bulunduğu ve diğer davalı tek satıcılık sözleşmesinin tarafından bağımsız bir 3. kişi olmadığı iddialarıyla bu şirkete karşı açılmış davanın, mahkemece bu iddialar nazara alınıp deliller toplanıp değerlendirilmeden sırf davacı şirket ile aralarında sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle sıfat yokluğundan reddinin doğru olmadığı-
Kural olarak davalı sayısının birden fazla olması hâlinde, dava bunlardan birinin mahkemesinde açılabileceği gibi haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesinde de açılabileceği- 2918 s. Karayolları Trafik Kanunu mad.110 uyarınca, sigorta yapan şirket ile işleten ve sürücü aleyhine dava açılması hâlinde, davalılardan birinin ikametgâhı mahkemesinde açılabileceği gibi kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde de açılabileceği- Hem HMK’nın 7. maddesinde hem de olayda 2918 sayılı K. mad. 110'da yer alan yetki kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan seçimlik hak olduğu- "Mahkemece verilen yetkisizlik kararının HMK’nın 7. maddesinin münhasır dar kapsamlı kesin yetki kuralı içerdiği, somut olayda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesi uyarınca yetkili olan Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yerde dava açılması nedeniyle HMK’nın 7. maddesinde düzenlenen yetki kuralının devreye girmeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
İşyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu ileri sürülen davalıdan rücuen tahsili istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi- Davalının yerleşim yeri mahkemesinin genel yetkili mahkeme olduğu (HMK. mad. 7)- Haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğu (HMK. mad. 16)- HMK'da kesin yetki halleri açıkça sayılmış olup haksız fiile ilişkin davalardaki yetkinin kesin yetki olmayıp bir seçimlik yetki olduğu- Davacı taraf HMK. mad. 16 gereğince seçimlik hakkını kullanarak davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açtığından, davalı gerçek kişiler yetki itirazında bulunmuş ise de davacı yetkili mahkemelerden biri olan yer mahkemesinde davasını açmış ve kesin yetki hali de söz konusu olmadığından, mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği-
Ecrimisil davası taşınmazın aynı ile ilgili dava olmadığı için HMK’nin 12. maddesinin uygulanmayacağı, ecrimisil, 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı İBK’da haksız eylem olarak nitelendirilmiş bulunduğundan, HMK m.16'da düzenlenen yetki kuralları uyarınca belirlenen haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemelerinin de yetkili olduğu-
Davanın, HMK.'nun 16. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Davacının kendi çocuğu olduğunu bildiği halde babalığı benimsemeyerek davacı ile ilgilenmemesi davacının ruhsal durumunu olumsuz etkilediği, davacının ruhsal uyum ve dengesini sarstığı gibi kişisel değerlerinde eksilme duygusu yaşamasına sebebiyet verdiği, davacının öz babası olan davalının sorumlu tutulması gerektiği kabul edilerek uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
İş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında, davacıların seçimlik hakkını HMK'nın 16. maddesine göre yerleşim yerlerinin yargı çevresi olarak bağlı bulunduğu mahkemede dava açarak kullanmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmakta olup, HMK mad. 16/1 uyarınca haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği-
Trafik kazası sonucu ölüm nedenine dayalı olarak sigorta şirketi aleyhine açılan tazminat davasında, sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün bulunduğu yerin yetkili olup olmadığı- Davacıların, davasını aracın zorunlu trafik sigortasını düzenleyen şirkete değil de, zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortasını ve kasko sigorta poliçesini düzenleyen şirkete yöneltmesi karşısında, 2918 sayılı Kanun'un davada uygulanamayacağı- 2918 sayılı KTK’nın 110/2. maddesi ile uyumlu olsa dava tarihi dikkate alındığında, dava konusu araç otobüs olduğundan olaya 4925 s. Kanunu’nun ilga edilen 25. maddesinin uygulanması gerektiği; her iki yasanın da ilgili maddelerinde bölge müdürlüğünün yetkili olduğu yönünde bir düzenlenme bulunmadığından,4925 sayılı Yasanın 25. maddesi ve HMK’nın 7. maddesi hükmü uyarınca, bölge müdürlüklerin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili mahkeme olarak kabul edilemeyeceği- "Merkez veya şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemeleri, Kanun (4925 s. Karayolu Taşıma Kanunu) uyarınca yetkili kabul edildiğine göre, acente ve şubeyi denetleyen üst merci olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-