3294 Sayılı Yasa’nın 5263 Sayılı Yasa ile değişik 9. maddesinin (c) bendinde, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları yapacakları tüm muameleler dolayısıyla her türlü harçtan muaf tutulmuş olup, bu muafiyetin vakfın doğrudan yapacağı işlemleri kapsadığı, vakfın yargı harcından bağışık tutulabilmesi için bunun yasada açıkça belirtilmiş olmasının gerektiği, anılan yasa maddesinde vakfın yargı harcından bağışık tutulmadığı gözetilerek davacı vakıftan 492 Sayılı Harçlar Yasasına bağlı 1 Sayılı Tarifede öngörülen başvurma ve karar harcı alınması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
13.7.2005 günlü mütevelli heyet toplantısında davacının ibra edilmemesinin hukuki dayanağının bulunmadığının bilirkişi kurulu raporuyla saptanmasının, vakıf mütevelli heyeti tarafından yöntemince ibra edilmiş olan yönetim kurulu üyelerinin de ibralarının kaldırılmasına gerekçe yapılamayacağı ve dolayısıyla bu olgunun davada taraf olmayan yönetim kurulu üyelerinin ibrasını da içeren kararın iptalini gerektirmeyeceği-
Vakıf hukukunda esas olan kurucu iradenin yani vakfedenlerin başvurusu üzerine tesciline karar verilen vakıf senedinin -yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşuluyla- vakfın amaç ve faaliyetlerini düzenleyen ve kurucular ile daha sonraki yöneticileri ve ilgilileri bağlayan hükümlerinin korunması ve mümkün olduğunca devamının sağlanması olup; gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 112. ve 113. gerekse Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 25 ve 26. maddelerinde senedin değiştirilmesi ağır koşulların oluşmasına bağlı tutularak sık sık senet değişikliği yapılmasının önlenmek istenildiği-
Dava konusu vakıf, anılan yasanın yürürlük tarihinden önce kurulduğu cihetle, kuruluş senedindeki kamu görevlilerinin görev unvanlarını kullanma hakkının saklı olduğunun kabulünün gerekeceği, sonuç itibarıyla böyle bir düzenlemenin kurucu iradeye aykırı düşeceği, oysa kurucu iradenin, vakıf başkanı ve mütevelli heyet üyeliğinde kişiyi değil, görev unvanını esas aldığı, 5072 Sayılı Yasaya 5234 sayılı Yasayla eklenen geçici 2. madde hükmünün de bu amaçla düzenlenmiş bulunduğu, açıklanan tüm bu nedenlerle vakıf senedinde buna ilişkin olarak yapılan söz konusu değişikliğin tesciline ilişkin istemin kabulünün doğru olmadığı-
Vakıf hukukunda, vakfın kuruluş senedine yansıyan kurucu iradenin -yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak koşulu ile- olduğu gibi korunması ve sürdürülmesinin esas olduğu–
Vakıf yöneticilerinin görevden alınmasına ilişkin davalarda, vakıf yöneticilerinin gerek vakfı temsil etmesi, gerekse dava sonunda verilecek kararın kendisini doğrudan ilgilendirmesi bakımından davanın doğrudan vakıf aleyhine açılması dolaylı da olsa vakfın yöneticilerinin hukuklarını etkileyebileceğinden vakıf yöneticilerinin davaya dahil edilip dinlenmeleri gerekeceği–
Vakıf idarecilerinin görevlerinden uzaklaştırılmalarına ilişkin yasal düzenlemede, hakimlere takdir hakkı tanındığı, bu nedenle mazur görülebilir ve telafisi mümkün olan ihmallerden dolayı vakıf yöneticinin görevden alınmasının doğru olmadığı, vakfın mal varlığının amacın gerçekleşmesini olanaksız kılacak şekilde azalmış olmasının vakfın dağılmış sayılması için yeterli neden olacağının Yargıtay’ın yerleşik uygulaması olduğu, ancak vakfa ait faaliyet raporları, bilançolar ve ilgili diğer belgeler getirtilip davalı vakfın savunması da gözetilerek gerektiğinde uzman bilirkişiden konu hakkında rapor alınıp, vakfın tüm mal ve hakları ile acz içinde olup olmadığı saptanarak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile vakfın dağıldığının tespitine ilişkin davanın kabulünün doğru olmadığı-
Vakıf yöneticilerinin görevlerinden alınmalarına ilişkin hükümlerde yargıçlara takdir hakkının tanındığı, buna göre her olayın koşullarına ve oluş biçimine göre değerlendirme yapılmasının gerekeceği, vakıfla ilgili bilgi ve belgelerin geç de olsa düzenlenerek denetleme makamına ulaştırılması halinde vakıf yöneticilerinin görevlerinden alınmaları kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları talebiyle açılan davada, hakimin her eylemi ayrı ayrı takdir etmesi, olayın oluş biçimi, aykırılığın niteliği, aykırılıkta ısrar, iyiniyet, ölçülülük, eylem-yaptırım dengesi gibi unsurları dikkate alması gerekeceği - Vakfın amaç ve bir kısım faaliyet alanının, belediyeye kanunla verilmiş görevi kapsamında oluşunun, belediyenin görev ve yetkisine müdahale ve yasaya aykırılık teşkil etmeyeceği–