Davacı H.B. vakıf yönetiminde olmadığına göre, hakkında sözü edilen yasa ve Tüzük maddelerinin uygulanma olanağının olmadığı, bu nedenle mahkemenin anılan Tüzüğün 24. maddesine dayanarak, davacının mütevelli heyet üyeliğinden çıkarılması konusunda vakıf mütevelli heyetinin yetkili olmadığı gerekçesi ile kararın iptaline hükmedilmesinin isabetli olmadığı, kaldı ki davada salt H.B.'nin mütevelli heyet üyeliğinden çıkarılması ile ilgili kısmın iptali istenilmiş iken, böyle bir ayrım yapmadan HUMK'un 74. maddesine aykırı biçimde istem de aşılarak 21.11.2005 tarihli mütevelli heyet kararının tümden iptali yolunda hüküm kurulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu-
4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın vakıflarla ilgili olup "yönetimin değiştirilmesi" başlıklı 112. maddesi hükmü uyarınca da, haklı sebepler varsa ancak mahkeme vakfın yönetim organı veya denetim makamının istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebileceği-
Vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları istemli davanın, vakıf tüzel kişiliğiyle birlikte, yöneticilere de yöneltilmesi gerekeceği-
İdare tarafından kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazın maliklerinin ve adreslerinin tespiti için yeterli araştırma yapılmadığının, maliklerin bir kısmı için uzlaşmaya çağrı davetiyesi çıkarıldığının, çoğunluğuna ise bu konuda bir davetiye dahi çıkarılmadığının; uzlaşmaya davet edilenlere tebligatlarının tebliğ edilmeden iade edildiğinin, bir kısım taşınmaz malikinin dava açılmadan önce öldüğünün anlaşıldığının, böylece Kamulaştırma Yasası’nın 8. maddesindeki satın alma usulü usulüne uygun olarak uygulanmadan dava açıldığı anlaşıldığından mahkemenin diğer davalılar yönünden verdiği kararda bir isabetsizliğin olmadığı-
Kanunen münhasıran mahkemeye verilmiş bir yetkinin bertaraf edilmesi sonucunu doğuracak şekilde, vakıf mütevelli heyetinin, yönetim kurulunun tamamını veya bir kısmını herhangi bir zamanda Vakıflar Hakkında Tüzük Hükümlerinde gösterilen azil sebeplerinin oluşması halinde mahkemenin vereceği azil kararını beklemeden görevden alabileceğini öngören vakıf senedinin 9. maddesinin son fıkrasının tesciline hükmedilemeyeceği-
Davacı vakfın idare heyetinin yukarıda açıklandığı şekilde oluşacağı belirlenmiş iken, kurucu iradeye aykırı olarak idare heyeti üye sayısının artırılmasının ve vakıf senedinde öngörülenlerin dışındaki kişilerin vakıf idare heyetine girmesini sağlayacak şekilde ve bu değişikliği gerektirecek nitelikte yukarıda sözü edilen Kanunda ve Tüzükte açıklanan hususlar gerçekleşmeden hazırlanan değişiklik senedinin tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespiti mahkemeye tevcih ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait idari bir görev olduğu halde, mahkemece tespit ile yetinilmesi yerine davacının vakfa mütevelli olarak atanmasına karar verilmesinin de doğru olmadığı-
İlçelerde kurulmuş olan davacı vakfın vakıf senedinin 9. maddesinde yapılacak değişikliğin ne şekilde olması gerektiği ayrıntıları ile yazılı olduğu halde yeniden düzenlenen değişiklik senedinde de illerdeki mütevelli heyetin oluşumuna ilişkin düzenlemeye yer verilmiş olmasının doğru olmadığı-