634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 38.maddesi uyarınca yönetici, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu olduğu- Yönetici kat maliklerini temsil ederken Türk Borçlar Kanunu'nun 504. maddesi hükmü uygulanacağından, kat malikleri kurulu tarafından yöneticiye kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verildiği ispat edilmedikçe, bu bonolar nedeniyle yöneticiliğin sorumluluğu söz konusu olmayıp, T.T.K.'nun 778.maddesi yollaması ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun'un 678. maddesi gereğince senedi imzalayanın şahsen sorumlu olacağı -Somut olayda takip dayanağı bonoların N. E. tarafından imzalandığı, ancak kat maliklerinin adı geçene kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verdikleri iddia ve ispat edilmediği gibi karar defterinde yer alan kararda da böyle bir yetkinin mevcut olmadığı görüldüğünden, bu durumda takip dayanağı bonolardan dolayı yöneticilik hakkında takip yapılması mümkün olmadığından, mahkemece borca itirazın kabulü ile İİK. nun 169/a maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Bonoda, tanzim tarihinin 01.01.2012, ödeme tarihinin ise 01.01.2013 tarihi iken 16.09.2013 tarihi olarak değiştirilmiş olduğu ve yapılan bu değişikliğe ilişkin paraf imzasının bulunduğu, yine bononun üst kısmında vade tarihi olarak 01.01.2012 tarihinin bulunduğu, TTK mad. 730 uyarınca, çift vadeli düzenlenen senetlerin, bono vasfında sayılamayacağı, ancak tanzim tarihinin vade tarihinde tekrarının çift vade anlamına gelmeyeceği, aksinin kabulünün aşırı şekilcilik olacağı-
Davacı-borçlu, çeki keşideci şirketi temsilen imzaladığına ve şirketi temsilde yetkili olan altı kişinin çeki müştereken imzalaması gerektiği düşünüldüğünde, "Temsile salahiyetli olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatıyle bir poliçeye imzasını koyan kimse, o poliçeden dolayı bizzat mesul olur ve poliçeyi ödediği takdirde temsil olunan haiz olabileceği haklara sahip olur." hükmü uyarınca çekten bizzat sorumlu olacağından, aleyhine takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Takip dayanağı bono üzerinde "şeklen" keşidecinin imzasının bulunduğundan, bu imzanın keşideciye ait olmamasının avalisti sorumluluktan kurtarmayacağı-
Lehtarın takip edilebilmesi için keşidecinin protesto edilmesi yeterli görülmüş olup, ayrıca lehtarın da protesto edilmesinin gerekmediği, yasal süre içinde usulünce keşideciye protesto keşide edildiğinden, lehtarın takip edilebilmesi için de gerekli şartın yerine getirildiği, o halde, borçlunun imzaya itirazının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Takip dayanağı bonoda, “ödeme tarihi” kısmında 31.12.2012 tarihinin yazılı olduğu, senet metninde ise vadenin “otuzbir ekim 2012” olarak gösterildiği, bu haliyle dayanak bonoda çift vade olduğunun kabulü ile mahkemece İİK.nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nun 778/2/f ve 680. maddeleri uyarınca açığa bono düzenlenmesi mümkün olup bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu yolundaki iddianın davacı keşideci tarafından yazılı delille kanıtlanması gerekeceği-
Borçlunun imzaya itirazı ile birlikte, imzaya itiraz ile çelişme halinde olmayan itiraz sebeplerini de bildirebileceği-Bonodan dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremediği- Borçlunun borca itirazı ile çelişen imza inkarının dinlenemeyeceği gibi, borçlunun, senedin teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasını, senedi ciro yoluyla devralan takip alacaklısına karşı ileri süremeyeceği hususu da nazara alınarak itirazın reddine karar verilmesi gerekirken imza incelemesi yaptırılarak istemin kabulü yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK. 257/II hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorunda olduğu- İhtiyati haciz koşulları düzenlenirken, “alacaklıya neden normal takip yoluna başvurmayıp, ihtiyati haciz istediğini açıklamak ya da ispatlamak” yükümlülüğünün yüklenmediği- İhtiyati haczin “takip yolu” olmayıp, bir çeşit geçici hukuki koruma olduğu- Kesin yetkinin olmadığı hallerde yetki itirazının ileri sürülmesi gerekli olup, bu hususun hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınamayacağı- Anayasa, kanun hükümleri ve hukukun genel ilkeleri bir yana bırakılarak hâkimin kendine göre bir anlayış ve uygulama oluşturup, kararlarını buna göre vermesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, senette tahrifat yapılmadan önceki tanzim tarihi esas alındığında vade tarihinden önce olması sebebiyle senedin kambiyo vasfının etkilenmediği gözetilerek istemin reddine karar verilmesinin gerekeceği-