Borcun doğumundan sonra, borçlunun mali durumu konusunda bilgi sahibi olan davalı üçüncü işiye yapılan işyeri devrinin danışıklı olduğu kabul edilmesi gerektiği- Danışıklı işyeri devri alacaklının haklarını etkilemeyeceği- İşyeri devrinin danışıklı olmadığı düşünülse de, bu devrin İİK'nun 44.madde koşullarına uygun olarak yapıldığı iddia ve ispat edilmediğinden alacaklının hakları yine etkilenmeyeceğinden davacı alacaklının davasının kabulüne, aksi halde, yani devir borcun doğumundan önce yapılmış ise alacaklının açtığı davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İşçilik alacağına dayanan davacı alacaklının borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, kati aciz belgesi bulunduğu, borçlu şirketin iki ortağından birinin borçlu şirketteki hisselerini takip konusu alacaktan sonra devrederek, davalı 3.kişi şirkette ortak olduğu, borçlu şirketin üç adet bilet satış noktası ve yazıhanesinin davalı 3.kişi şirket tarafından kullanıldığı anlaşıldığından, davalılar arasındaki işlemlerin örtülü işyeri devri mahiyetinde olup İİK. mad. 280/3 gereğince iptale tabi olduğu- İİK. mad. 283/1 uyarınca, Kati aciz belgesi ile belirlenen meblağ ile sınırlı olarak davalı 3.kişinin malvarlığı üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
İstihkak iddiası mahkemece yerinde görülmemiş olan 3. kişiye takipte borçlu sıfatı verilerek hakkında haciz işlemleri yapılmasının hatalı olduğu-
Alacaklı tarafından İİK. mad. 99 uyarınca istihkak iddiasının reddi talebiyle açılan istihkak davasında tazminata ilişkin hüküm bulunmadığı- İcra takibinin yasa hükmü gereğince durması, davalı 3. kişinin fiili hakimiyeti altında bulunan menkulle ilgili görünen durumu doğrulamak amacıyla beyanda bulunuyor olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı- Davacı alacaklının 3. kişinin iddiası sebebiyle oluşmuş bir zararı varsa, bu zararını genel hükümlere göre genel mahkemelerde açacağı dava ile talep etmesinin mümkün olacağı, bu sebeple; davalı alacaklının tazminata yönelik talebinin reddi gerekir iken yazılı şekilde hacizli malların değerinin %20'si oranında tazminatın davalı 3. kişiden alınarak davacı alacaklıya verilmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Haciz mahallinde bulunan borçluya ait vergi levhası ve aracın, üçüncü kişinin istihkak iddiasına dayalı uyuşmazlıkta, borçlu dolayısıyla alacaklı yararına mülkiyete karine teşkil edeceği ve bu karinenin aksinin ancak güçlü ve inandırıcı delillerle ispat edilebileceği- Borcun doğumundan sonra üçüncü kişi adına kesilen fatura, adi nitelikli kira sözleşmesi ve haciz adresine ait olmayan vergi levhasının karinenin aksini ispata yeterli olmayacağı- Danışıklı işyeri devrinin söz konusu olduğu durumda, devir alan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından sorumlu olduğu- Haciz mahallinde daha önce borçlunun faaliyet gösterip, kardeşi olan üçüncü kişinin borçludan sonra faaliyete devam etmesinin danışıklı işyeri devri niteliğinde olabileceği-
Asıl davada kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti ve ücret alacaklarının, birleşen davada ise kıdem tazminatı ile ücret alacağı ve prim alacaklarının ödetilmesine-
Asıl davada kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti ve ücret alacaklarının, birleşen davada ise kıdem tazminatı ile ücret alacağı, yıllık izin ücreti ve prim alacaklarının ödetilmesine-
Murisin ölümü nedeni ile elbirliği ortaklığı kapsamında ölüm tarihinde mirasçılara geçen işyeri, mirasçılar tarafından davalı N.'ye devri ile bu ortaklığın sona erdiği, her ne kadar davalı mirasçının kendi miras hissesi oranında davayı kabulü diğer mirasçıları bağlamaz ise de bu kabul yanında iş sözleşmesinin murisin ölümünden sonra ayrılış bildirgesi ile sona erdirilmesi, işyerinin bu bildirimden sonra diğer mirasçıya devri dikkate alındığında, iş sözleşmesinin davacının işten çıktığı tarihte sona erdiğinin ve diğer davalı mirasçı ile yapılan iş sözleşmesinin ise yeni bir iş akdi olduğunu gösterdiği, tüm davalılar elbirliği ortaklığı nedeni ile fesih tarihinde miras payları oranında müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gibi fesihten sonra işyerini devralan davalı N. ise bu tarihte yürürlükte olan BK. 179 uyarınca devirden önce doğan murisin ve yerine geçen mirasçıların borcundan dolayı da ayrıca tamamen sorumlu olduğundan mahkemece işyerini devralan davalının kabulü karşısında fesih ve fesihten sonra devir olgusu gözden kaçırılarak, çelişkili şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı tarafın tasarrufa konu edilen taşınmaz üzerinde hacizlerinin olduğundan, tasarrufun iptali davası açmasında hukuki yararının olmadığı-
Borçlu ile üçüncü kişinin alacaklıların alacaklarına ulaşmasını engellemek amacıyla danışıklı (muvazaalı) olarak birlikte hareket ettikleri, borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan ve takibe dayanak borç işletme devrinden önce doğduğundan, İİK’nun 44. ve 6098 sayılı TBK’nun 202. maddelerinin uygulanması gerekeceğinden, işletmeyi devralan kişinin, devraldığı işletmenin borçlarından sorumlu olduğu, üçüncü kişinin istihkak iddiasının kabulüne karar verileceği-