Devreden dava dışı şirkete ait şube statüsünde olan ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi'nde ünvanı ilan edilen dava dışı şirkete ait şubenin devralan davacı şirkete "İşletme Hakkı ve Ruhsat Devri Sözleşmesi" ile devredildiği, sözleşme ile dava dışı şirkete ait ticari işletmenin kül halinde, organizasyon halini muhafaza edecek ve faaliyetlerini kesintisiz olarak devam ettirebilecek şekilde devredilmediği, sadece bir şubenin uygunluk belgesi ve hekim kadrosu ile devredildiği anlaşılmakla, ticari işletme devrinden bahsedilemeyeceği- Davalı Sosyal Güvenlik Kurumunca, taraflar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmesinin 15/7. maddesine göre; işletme hakkının devri, kiralama da dahil olmak üzere yapılan tüm işlemlerin, işletmenin devri sonuçlarını doğuracağı düzenlemesinin bulunduğu, bu sebeple davacı tarafın dava konusu borçtan sorumlu tutulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, dosyaya örneği sunulan hizmet satın alım sözleşmesinde bu yönde bir düzenlemenin bulunmadığı, dava dışı şirket ile davalı kurum arasında yapılan sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinde bu yönde bir hüküm bulunsa bile bu düzenlemenin davacı tarafı bağlamayacağı-
Davacı şirket tarafından satın alınan fabrika için yapılan elektrik aboneliği başvurusu üzerine davalı şirket tarafından yaratılan muarazanın giderilmesi ve abonelik tesisi istemi-
3. kişi şirket yetkilisinin duruşmada alınan beyanında "şirket ortağının kendisinin uzaktan akrabası olduğunu ve işyeri ruhsatının borçlu şirket adına olduğunu" beyan ettiği anlaşılmakla, haciz tutanağında yer alan adresi ile diğer adresinin aynı adresler olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak, haciz adresi işyerine ilişkin ruhsatın ve 3. kişi şirket yetkilisi ile borçlu şirket ortakları arasındaki akrabalık bağını gösterir nüfus kayıtlarının bulunduğu yerden temin edilip eklenmesinden sonra dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile davalı 3. kişi şirket ve borçlu şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak mahcuzun demirbaş olarak ticari defter kayıtlarında yer alıp almadığının saptanması, bundan ayrı 3. kişi şirket yetkilisince işyerinin 2011 yılı Haziran ayında satın alındığının, işyeri devri esnasında tentelerin demirbaş olarak var olduğunun öne sürüldüğü, alacaklı tarafça ibraz olunan mahcuzun imali ve montajına ilişkin borçlu şirket ile imzalanan sözleşme tarihinin ise 08.08.2012 olduğu nazara alınarak, bu husustaki çelişkinin açıklığa kavuşturularak, gerekirse devir tarihinden sonra borçlu şirketin anılan sözleşmeyi hangi sıfatla imzaladığının 3. kişi şirket yetkilisine açıklattırılarak elde edilen bilgilerin, dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Cari hesap ilişkisine dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemi-TBK 202-
Mahkemece, öncelikle borçlu ve 3. kişi şirket bünyesinde haciz tarihinden itibaren geriye doğru çalışanların tamamının listesini gösterir SGK kayıtlarının getirtilmesi, bundan ayrı borçlu ve 3. kişi şirketin vergi kayıtları getirtilerek dava konusu haciz adresinde haciz tarihinden itibaren geriye doğru kimlerin hangi tarihler arasında faaliyet gösterdiğinin Vergi Dairesindeki kayıtlar üzerinden belirlenmesi, borçlunun ticaret sicil adresinde ve haciz adresinde halihazırda faaliyet gösterip göstermediğinin kolluk marifetiyle araştırılması, dava konusu mahcuzlarla ilgili taraflarca tutulan ticari defter ve kayıtların getirtilmesi gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılması ve neticede bu araştırma ve inceleme sonucu elde edilen bilgiler ile dosyadaki diğer delillerin birlikte değerlendirilmesi ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımının olduğu, aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu-
Dava, ticari işletmenin devrinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkin olup, işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verildiği, ancak, TTK'nın 4/1-c maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın; 6098 s. TBK’nın malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkında 202. ve 203. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının mutlak ticari dava sayıldığı- TTK'nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu- TTK’nın 5/3. maddesi uyarınca da, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı- Görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan, yargılamanın her safhasında re'sen gözetilmesi gerektiği, bu itibarla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 6098 s. TBK’nın 202. maddesinde düzenlenen, işletmenin devrinden kaynaklandığı için mutlak ticari dava olarak asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiği- Taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK’nın 4/1-c maddesi kapsamında ticari dava niteliğinde olduğu nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne, alacak davası ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğundan, alacak davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken taleplerin tefrik edilmeksizin esasa girilerek karar verilmeyeceği- Kabule göre alacaklı tarafından davalı borçlu firma aleyhine takip yapıldığı ve söz konusu takip davalı borçlu tarafından itiraz edilmeksizin kesinleştiğinden, davacı alacaklının kesinleşmiş bir alacağı mevcut iken mahkemece kesinleşmiş alacak için yeniden TBK mad. 202'ye dayalı olarak tahsil kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının lehtar olduğu, dava dışı şirketin keşide ettiği 8 adet çekten kaynaklanan alacağın dava dışı şirketin malvarlığını muvazaalı işlemlerle devraldığı iddia edilen davalılardan tahsilini amaçlayan davada, davacının lehtarı olduğu çeklerde davalıların herhangi bir sıfatı bulunmadığı ve bu itibarla davacının çek bedellerini davalılardan talep edemeyeceği- Davacının, davasına dayanak yaptığı  (muvazaalı devirlere ilişkin) iddiaların tasarrufun iptali davasında tartışılabileceği-
Davaya konu haczin yapıldığı iş yerinin borçlu şirketin ticaret sicilindeki adresi olduğu, borçlu şirket ile üçüncü kişi aynı İş kolunda ticari faaliyette bulunduğu, davalı üçüncü kişi, haciz adresindeki faaliyetine, borcun doğumundan ve takip tarihinden sonra başlamış olduğu, 3. kişinin sunduğu vergi levhası ise beyana dayalı olarak düzenlenen her zaman temini mümkün belgelerden olup, kira sözleşmesinin şahıslar arasında her zaman düzenlenebilecek nitelikte belgelerden olup kira başlangıç tarihi borcun doğum ve takip tarihinden sonra olduğu, istihkak iddiası kanıtlanamamış olup istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü gerektiği-