Tehdit ve hakaretlere maruz kalan davacının manevi tazminat isteyebilmesi için; tinsel bütünlüğünün bozulduğunu, elem ve ızdırap çektiğini kanıtlamak zorunda olmayacağı–
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasındaki denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedileceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edilen bildiriden kaynaklanan daha önce açılmış bir dava nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapılması, eldeki davayı etkilemeyeceğinden, başvurunun sonucunun beklenmesinin gerekmeyeceği–
Davalının eyleminin suç teşkil etmesi halinde BK 60/2 (şimdi; TBK. mad. 72/1) uyarınca davanın «ceza zamanaşımına» tabi olacağı–
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–