SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU > - Primlere İlişkin Hükümler > - Prim Belgeleri ve Primlerin Ödenmesi > Madde 86 - Prim belgeleri ve işyeri kayıtları
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu ve bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu olduğundan tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği-
Özel Dairenin birinci bozma kararına uyan mahkeme tarafından artık hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla davacının imzasının bulunduğu aylık ücretini gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticarî defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerin varlığının araştırılması, bu belgelerin bulunmadığının anlaşılması hâlinde ise yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunduğundan uyulan bozma kararında belirtildiği üzere HUMK 288'de (HMK 200) yazılı sınırları aşan, ücret alma iddiaları yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-Kamu düzenine ilişkin olan prime esas kazancın tespiti istemli eldeki davada yemin delilinin bağlayıcı olmadığı-
Davalı işveren mirasçılarının mirası reddetmeleri halinde mirası reddeden mirasçılar yönünden tespit hükmü kurulup kurulamayacağına ilişkin uyuşmazlıkta, en yakın mirasçılarının tamamı olduğu anlaşılan tek mirasçı tarafından reddolunan miras daha sonraki derece bulunan mirasçılara geçmeyeceğinden, taraf teşkilinin sağlanması amacıyla mahallin sulh hukuk mahkemesine durum bildirilerek iflas hükümlerine göre reddolunan mirasın tasfiyesinin sağlanması, davalı muris için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile yargılamaya devam edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Yasal mirasçılardan birinin mirası reddi hâlinde reddeden mirasçının mirasbırakandan önce ölmüş gibi sayılarak onun payının miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçeceği, bu nedenle mirası reddedenin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, bu itibarla mirası reddedenin mirasçılarının davaya dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerektiği" ve "hizmet tespiti istemine ilişkin eldeki davada davanın niteliği itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olmasının yeterli olduğu, zira bu davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı açılabileceği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı ve taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olduğundan ispat yükünün bir tarafa yüklenemeyeceği-
Davalı işverenin davacının asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığını bankalara bildirdiği yazılarla açıkça ifade etmesi, davacının diğer şoförlere göre davalı işyerinde daha fazla ve yüksek ücretle çalıştığına ilişkin davacı tanıklarının birbirini doğrulayan beyanlarının bulunması, emsal ücret araştırması sonucunda bildirilen ücret miktarı, HMKnun 200. maddesinde belirtilen senetle ispat sınırının 2012 ve 2013 yılları için 2.500TL olması ve tespit edilen aylık ücretin bu miktarın altında kalması hususları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ücretinin asgari ücretin 1.69 katı olarak kabul edilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili uyuşmazlık konusu dönemini kapsayan şekilde ayrı ayrı ay ve yıl belirtmek suretiyle davacının aldığını iddia ettiği gerçek ücret miktarını açıklayarak talebini ayrıntılı, açık ve anlaşılır şekilde belirttiğinden, somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirdiği anlaşılan davacı tarafın talebinin açıklattırılmasına gerek olmadığı-
Hizmet tespit davalarının kamu düzenini ilgilendirdiğinden özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği- İlgili yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri- Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmeyen çalışmaların tespiti yönünden dava açma ve hak arama özgürlüğüne getirilen süre sınırlamasının, başka bir deyişle dava açma süresinin 5 yıl ile sınırlandırılmasının doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkilediğinden hak düşürücü nitelikte olduğu ve bu sürenin geçmesi ile hakkın bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkacağı- Yargıtay'ın birinci bozma kararında "(01.01.1998-30.09.1998 tarihleri arasında) davalı işyerinden yapılan bildirimler bulunduğundan, davacının kesintisiz çalışma iddiası nedeniyle (01.10.1998-30.08.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden) hak düşürücü sürenin geçmediği belirtilmiş olup, uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde bu dönem çalışmasının kesintili olduğu kabul edildiğine göre artık birinci bozma kararına uyulmakla davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan söz etmenin imkanı bulunmadığı- 28.04.1999-01.10.1999 ve 22.06.2000-30.08.2002 tarihleri arasında kalan kesinti dönemleri yönünden davacının davalı şirketin Türkiye'de merkezinin bulunduğu işyerinde çalışıp çalışmadığı, iradi terk ya da başka işyeri çalışması bulunup bulunmadığı araştırılıp belirlenmesi ve sonucuna göre hak düşürücü süre yönünden irdeleme yapılması ve yapılacak araştırma ile tüm deliller değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukuki menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesinin mümkün olduğu-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı sigortalının prime esas kazancının 2013/7-2014/6 dönemi için aylık net 1.200TL olduğu yönündeki denetmen raporu doğrultusunda tahakkuk ettirilen prim borcuna ilişkin Kurum işleminin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemli eldeki davada, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile itibar edilen denetmen raporunun hüküm vermek için yeterli olup olmadığı; denetmen tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispat edilmesinin gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre dönemin asgari ücreti üzerinden düzenlenen ücret bordrolarının bir çoğunun davalı sigortalı tarafından imzalandığı, banka kanalı ile yapılan maaş ödemelerinin de dönemin asgari ücretinin net tutarı kadar olduğu gözetilerek davalı sigortalıdan prime esas kazanç iddiasına ilişkin delilleri sorularak bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma yapılarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
7256 sayılı Kanun kapsamında Kurum tarafından tescilinin yapılacağı, anılan Kanun gereği indirimden faydalanabilmek için davadan vazgeçtiklerini belirterek karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini talep ettiği dikkate alındığında; direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; davacının İzmir 9. İş Mahkemesinde açtığı ve temyiz incelemesinden geçerek 17.02.2015 tarihinde kesinleşen davada tespitine karar verilen 01.07.1987 tarihinden itibaren 2 günlük hizmetinin 506 sayılı Kanun’un geçici 81. maddesinin (B) bendi kapsamında 14.04.2014 tarihli tahsis talebi yönünden yaşlılık aylığı hesabında dikkate alınıp alınmayacağı-