Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmakla ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybettiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin artık denetim mahkemesi değil hüküm mahkemesi sıfatıyla hareket ettiği- İstinaf incelemesi sırasında yapılamayacak işlemleri düzenleyen HMK'nın 357. maddesine göre resen gözönünde tutulacak hususlar madde kapsamında olmadığı gibi kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespitine ilişkin eldeki davada davacı adına ihtilaf konusu dönem içerisinde dava dışı işverenler tarafından yapılmış bildirimler bulunmakta olup yapılan yargılama sonucunda verilecek hükmün sözü edilen işverenlerin hak alanını etkileyebilecek mahiyette olduğu da gözetildiğinde; davacının çalışmalarının tamamının Belediyede geçtiği, dava dışı bildirim yapan şirketlerden yapılan bildirimlerin gerçeği yansıtmadığı ve sonuç olarak da iptalinin talep edilmesi karşısında, iptali talep edilen hizmetlerle ilgili talebin bildirim yapan şirketlerin de hak alanını ilgilendirdiği gözetilerek hüküm mahkemesi sıfatıyla hareket eden Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 124. maddesi kapsamında bu şirketlere de yöntemince husumet yöneltilerek bu davalıların da göstereceği deliller toplanmalı, bu kapsamda belediyeden sözleşme, puantaj, ücret bordroları, işe giriş çıkış belgeleri celbedilip tüm kanıtlar toplandıktan sonra yapılacak değerlendirme ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalıya ait iş yerinde 25.08.2011-05.07.2012 tarihleri arasında kesintisiz çalışma iddiası ile kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti istemiyle açılan eldeki davada, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilirse de tespiti istenen döneme ilişkin yazılı belgelerin varlığı hâlinde öncelikle bu belgelerin geçerli olup olmadığının belirlenmesi gerektiği ve sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiği, bu itibarla davalı iş yerinden davacı adına 05.07.2012 tarihli işe giriş bildirgesi verilerek 05.07.2012-05.06.2015 tarihleri arasında kesintisiz hizmet bildirimi yapıldığı, davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarihi doğrulayan ve imzasını içeren 04.07.2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesinde davacının işe başlama tarihinin 05.07.2012 olarak belirtildiği, yine dosyada yer alan ve davacının imzasının bulunduğu ibraname başlıklı belgede de davacının davalı iş yerindeki işe başlama tarihinin 05.07.2012, işten ayrılış tarihinin ise 05.06.2015 olarak yazılı olduğu anlaşılmakla; davacının iş sözleşmesindeki imzayı inkâr edip etmediğinin sorulması, imza inkârı var ise bu hususun araştırılması, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürdüğü takdirde bu iddia üzerinde durulmalı, anılan belgelerin geçerli olduğunun kabulü hâlinde ise iş bu yazılı belgeler karşısında aksinin eş değer belgelerle ispatlanması gerektiği hususu gözetilmesi; imzanın davacıya ait olmadığı iddiası bulunduğu ve ispatlandığı takdirde ise davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde hizmetinin varlığı tereddütsüz belirlenmek suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının İş-Kur görevlendirmesi üzerine İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığı belirli süreli hizmet sözleşmesi kapsamında 3,5 ay süre ile Anadolu Sağlık Meslek Lisesinde okul ve çevresinin temizliği işini yaptığı, sonrasında yine İş-Kur bünyesinde toplum yararına çalışma projesi kapsamında 2,5 ay süreli okul ve çevre temizliği işi için yeni bir belirli süreli hizmet sözleşmesi ile görevlendirilmesinin İlköğretim Okuluna yapıldığı ancak rahatsızlığı sebebiyle görevlendirilmesinin sona erdirilmesini talep etmesi üzerine yerine başkasının görevlendirildiği- Tanık beyanlarına göre davacının Anadolu Sağlık Meslek Lisesindeki çalışmasının sona ermesinden sonra okulda görevli öğretmen ve çalışanlara köy ürünleri ve kendi evinde yapıp getirdiği yemekleri satarak kazanç sağladığı, okulun hizmetlilerinden gelen şikayet üzerine yemek yenilen alanların ve yemek artıklarının temizlemesi hususunda davacının personel görev dağılım çizelgesinde adına yer verildiği- Davacının yaptığı bu işler sırasında okula gelen damacana suları almasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, ayrıca okul müdürlüğünce tutulduğu belirtilen defterde "okulun temizliği" şeklinde ifadelerle yapılan ödemelerin hizmet sözleşmesi gereği ödenen ücret olarak kabulüne olanak bulunmadığı ve bu hâli ile davacının kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştığı, hizmet sözleşmesinin unsurlarının somut olayda oluşmadığı ve davanın reddi gerektiği- "Davacının Anadolu Sağlık Meslek Lisesinde iş sözleşmesine bağlı çalışmasının sona ermesinden sonra da aynı şekilde çalışmaya devam ettiği, işyerinde öğretmenlere yemek getirip satmasının aradaki iş ilişkisinin niteliğini değiştirmediği, dosyadaki tanık anlatımları, yardımcı personel listesinde davacının adının bulunması, görev dağılım çizelgesinde görevinin belirlenmesi, ziyaretçi defterinde bir çok yerde davacının adının yanında temizlik görevlisi açıklamasının bulunması dikkate alındığında davacının hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştığının sabit olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hizmet akdine dayalı sürekli ve kesintisiz olarak çalışıldığının tespiti konulu uyuşmazlıkta mahkemece öncelikle hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacının çalıştığını iddia ettiği davalı şirketteki çalışmasının davalı şirketten iş alan dava dışı işyerlerine gönderilmek suretiyle olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı, somutlaştırma yükümlülüğü çerçevesinde davacının beyanı alınarak çalışmaya ara verip vermediği, başka işyerlerinde çalışması olup olmadığı, çalışma ve işten ayrılış süreleri, talep ettiği dönemlerde hangi süre ve tarihlerde hangi işyerlerine temizliğe gittiği, bu yerlere tek başına mı yoksa başka işçilerle birlikte mi gittiği, bu işyerlerinde iş bittiğinde evinde mi şirkete ait işyerinde mi beklediği, bu süreler içinde ücret alıp almadığı sorularak talebi tam olarak açıklattırılmalı, davacının çalışmasını bilecek nitelikte olan tanıklar tespit edilerek ayrıntılı beyanlarına başvurulmalı, bu suretle uyuşmazlık konusu husus hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip deliller hep birlikte değerlendirilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Hizmet ve prime esas kazancın tespitine ilişkin davada; davacının işyerindeki konumu gereği sigortalılık işlemlerinin gerçekleştirilmediğinden çalışma süresi boyunca haberdar olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına ve genel müdürlük sıfatına uygun olmadığı- Şirket ortaklarının aldığı kararla şirketi temsil ve ilzam konusunda yetkili kılınan davacıya ayrıca vekâletname verilmesinin gerekmediği, davacının 01.01.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığı, farklı işyerlerinden ve davalı şirkete ait işyerinden kısmen sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalılık bildirimi yapıldığı gözetildiğinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmaya yönelik talepte bulunmasında hukuki yararının olmadığı- İş (hizmet) ilişkisinin unsurları arasında yer alan bağımlılık unsurunun gerçekleşmediği, davacının patron konumunda çalıştığını, işverenden aldığı bir emir ve talimatın bulunmadığını, çalışanlara emir ve talimatların davacı tarafından verildiğini beyan etmeleri karşısında davacının otel işyerinde vekâlet sözleşmesi kapsamında çalıştığı ve iş (hizmet) sözleşmesinin varlığının ortaya konulamadığından davanın reddi gerektiği-
Usul bozmalarının usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı-
Yaşlılık aylığının bir kısım çalışmalarının sahte olduğunun tespiti üzerine iptal edilmesi karşısında yeni bir tahsis talebi olmadan yaş şartını gerçekleştirdiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanmasının mümkün olmadığı, sahte sigortalılık ile meydana gelen sonuca davacının sebebiyet verdiği, Kurumun da yeni tahsis talebi üzerine davacıya 01.04.2018 tarihinden itibaren aylık bağladığı ayrıca davacının iptal edilen hizmetlerinin fiili çalışma olduğunun tespitine yönelik talebinin bulunmadığı-
Dava dışı işyerinden yapılan bildirim öncesine ilişkin olan ve uyuşmazlık konusunu oluşturan çalışmalarının 30.05.2008-30.09.2008 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirilen hizmetleri ile blok çalışma oluşturması hâlinde hak düşürücü süre söz etmenin mümkün olmadığı-
Davacının yurt dışında bulunduğu ve geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı tarihler gözetilerek, dava dışı şirketlerde çalışması bulunduğunun tespiti hâlinde anılan çalışma dönemi öncesi yönünden hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususu irdelenip ayrıca davacıya çalıştığı işyerleri sorulduktan sonra bildirim yapan işyerlerinin davalı şirketten bağımsız ve farklı olduğunun belirlenmesi durumunda dava dışı işverenlerin davaya katılımları sağlandıktan sonra işçilik alacağı dosyasının kesinleştiğinin anlaşılması hâlinde sonucu da gözetilmek suretiyle hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin ve kendiliğinden araştırma ilkesine tâbi davalardan olduğu dikkate alınarak araştırma genişletilmek suretiyle deliller toplanması sonrasında dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre infaza elverişli bir karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda çelişkili ve infaza elverişli olmayan hüküm kurulup kurulmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki bulunan İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak 01.01.1992-12.11.2004 tarihleri arasındaki eksik hizmetlerin tespiti istemiyle açılan davada hükmün gerekçe bölümünde çekişmeli vakıalar ve toplanan deliller gösterilip delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi yapılarak varılan sonuç belirtilmiş, hüküm sonucunda (fıkrasında) ise gerekçeye uygun biçimde hangi tarihler arasındaki istemin kabul edildiği, hangi tarihler arasındaki istemin reddedildiği açık ve tereddüt oluşturmayacak şekilde belirtilmek suretiyle infaza elverişli hüküm kurulmuş olduğu-
