Haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceği, haksız azil halinde ise avukatın, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu- Avukatın temyiz süresinin kaçırdığı dosya incelenerek, kararı temyiz edilmiş olsaydı, davalının zararının azalacağı ya da ortadan kalkıp kalkmayacağı öncelikle tespit edilip, sonucuna göre azlin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı avukatların sözleşme gereği tahsil edilmeyen icra dosyaları için makbuz düzenlemek suretiyle sözleşmeye aykırı davrandıkları anlaşıldığından azlin haklı olduğu- Avukatlık Hizmet ve Hukuki Danışmanlık Sözleşmesi de gözetildiğinde, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı % 2 oranında vekalet ücreti talep edilebileceği-
Vekilin müvekkilin menfaatine en uygun sonuca erişmek için özenle faaliyette bulunarak ifa ettiği takdirde, eser sözleşmelerinden farklı olarak, sonucun buna rağmen elde edilememesinden sorumlu olmayacağı-
Asıl davanın, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tesciline ilişkin olduğu; birleştirilen davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde M. ile vekil İ. arasında tamamen bir vekalet ilişkisi olduğu ileri sürülmüş olmasına rağmen; ıslah dilekçesinde, M. ile eniştesi Mü. arasında bir inanç ilişkisi olduğu, bu anlamda Mü.’in gerçekte kendi parası ile satın aldığı taşınmazları M. adına tescil ettirdiği, M.’ın Mü. adına satış yetkisi içeren vekaletname düzenlediği, söz konusu vekaletname ile Mü.’in bu taşınmazlarda tasarruf işlemleri yaptığı; ancak dava konusu taşınmazda M. adına kayıtlı davaya konu hissenin M.’ın ailesinin birikimiyle satın alınarak M. adına tescil edildiği, Mü.’in bu hisseyi satmak istemesi üzerine aralarında uyuşmazlık çıktığı, bunun üzerine M.’ın dayısı İ.’in uyuşmazlığı sonlandırmak için araya girdiği ve M.’ın Mü. tarafından satın alınan ancak M. adına tescil edilen taşınmazların satışının yapılabilmesi için dayısı İ.’i vekil tayin ettiği, vekil İ.’in ise M.’ın bilgisi ve rızası dışında vekalet görevini kötüye kullanarak, hileli ve muvazaalı olarak dava konusu satış vaadi sözleşmesini düzenlediği ileri sürüldüğü, çelişkili davranış yasağı nedeniyle M'nin savunmasına itibar edilmemesinin gerektiği, M. ile Mü. arasında inanç ilişkisi olduğu, Mü.’in bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazların M. adına tescil edildiği, ancak bu taşınmazlara ilişkin tasarruf işlemlerinin M.’ın Mü.’e verdiği vekaletname ile Mü. tarafından yapıldığı, M. ile Mü. arasında ihtilaf çıkması ve M.’ın Mü.’i vekaletten azletmesi üzerine, M.’ın dayısı İ.’e vekaletname verdiği ve vekil İ.’in bir kısım taşınmazda M. adına kayıtlı hisseleri M.’a vekaleten Mü.’e satış yoluyla veya satış vaadi sözleşmesi düzenlemek suretiyle devrettiği dosya kapsamında sabit olduğu, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın M. adına, ailesinin birikimleriyle satın alınmak suretiyle mi yoksa M. ile Mü. arasındaki inanç ilişkisi doğrultusunda ileride Mü.’e devredilmek üzere mi tescil edildiğinin tespit edilmesinin gerektiği, ikinci ihtimalde M.’ı zarara uğratma kastından söz edilemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle, dava konusu taşınmazın M.’ın ailesinin birikimleriyle M. adına satın alındığının ispatlanamadığı ve dosyaya yansıyan olayların oluş şekline göre de M. tarafından vekil İ.’e vekaletname verilmesinin nedeninin Mü. tarafından satın alınarak M. adına tescil edilen hisselerin Mü.’e iadesi olduğu sonucuna varıldığı, bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesinin S. ile vekil İ.’in birbirini tanıyor olması ve dava konusu taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri ile satış vaadi sözleşmesinde yazılı satış bedeli arasında fark olması nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kabulüne yönelik gerekçesinin somut olaya uygun ve yeterli görülmediği, ayrıca, satış vaadi sözleşmesinin M. vekili İ. ile S. arasında muvazaalı ve hileye dayalı olarak düzenlendiğinin de ispatlanamadığı, dolayısıyla hükmün bozulmasının gerektiği-
Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerlerin evleviyetle dahil olduğu- Vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması halinde müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı- Vekilin gerek hesap verme ve gerekse, özen ve sadakatle iş görme yükümlülüklerine aykırı davranıp davranmadığının saptanabilmesi için, satış işleminin yapıldığı tarihteki koşullar ve özellikle taşınmazın o tarihteki değerinin göz önünde tutulması gerektiği-
Ö. borcuna aykırılığa dayandırılan vekillik sözleşmesi davasında, doktorun tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumlu olduğu- Somut olayda davacı, geçirmiş olduğu iş kazası sonrasında davalı hastanede çalışan diğer davalı doktor tarafından tedavi edildiğini, ancak yanlış tedavi nedeniyle zarar gördüğünü belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu- Mahkemece, üniversitelerden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi heyeti oluşturularak özellikle, konulan teşhis, bu teşhise yönelik yapılan işlemler ve yerindeliği ile davacının mevcut durumu hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı ve taraf denetimine elverişli bir rapor hazırlanmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Davacıların davalılar adına takip ettiği ve azil tarihinden önce tamamlanan işler nedeniyle vekâlet ücretine hak kazanabileceği gözetilerek tamamlanmış işler bakımından vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru görülmediği- Avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle avukatın üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zo-runda olduğu-
Vekilin, sadakat borcu gereği müvekkilin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğunun bulunduğu-
Murisin mirasçılarından bir kısmının avukat olmayan vekile verdikleri tevkil yetkisini de içeren genel vekâletname gereğince bu vekil tarafından avukata verilen vekâletname ile davada temsil edilmeleri karşısında taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı-
Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tapu iptali ve tesciline ilişkin davada delil listesinde belirtilen ve dinletilmesinden vazgeçilmeyen tanığın mahkemece dinlenilmeden karar verilmesinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu-