Davalı doktorun operasyonunun hatalı olmasından ve ameliyat sonrası dönem ile ilgilenilmemesi nedeniyle hayati tehlike geçirildiği iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkin davada, rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda, davacı iddialarını aydınlatacak şekilde, davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği-
Davacının kusurlu olarak ameliyat edildiği, gerekli işlemler ve tahliller yapılmadan ameliyatın gerçekleştirildiği, ameliyat esnasında bağırsaklarında neşter vurulması nedeni ile bağırsaklarının birkaç yerinden delindiği ve vücudunda kesilerin oluştuğu, bu sebeple bağırsaklarının bir kısmının alındığı, hatalı ameliyat nedeniyle iki defa daha ameliyat edildiği, henüz iyileşmediği, vücut bütünlüğünün bozulduğu iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat davasında, "50.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvurunun yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği" kararının isabetli olduğu-
Vekil sıfatıyla hareket eden davalı ortakçılık sözleşmesi olduğunu iddia etse de buna ilişkin delil sunmamış olup, hesap verme borcunu yerine getirdiğine ilişkin de herhangi bir belge bulunmadığından, davalının davacının hesabından çektiği paralar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacıların murisinin yapılan ameliyattan sonra yoğun bakımda yapılan enjeksiyon nedeniyle felç olduğu ve vefat ettiği iddia edilen tazminat davasında, ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesinde ağrı kesici enjekte edilmek istenirken buzdolabında eski bir ağrı kesici şişesine konmuş olan gluteraldehit adlı bir maddenin enjekte edildiği, iğnenin hemen ardından şiddetli ağrı şoku geliştiği ve yapılan müdahaleler sonucu kurtarılan hastanın nöroloji ve fizik tedavi ve rehabilitasyon servislerinde uygulanan tedavinin ardından belden aşağısı felçli bir şekilde taburcu edildiği, davacının evde takiple tedavi devam ederken vefat ettiği anlaşılmış olup, mahkemece, yapılan tıbbi müdahale sırasında ve sonrasında personelini gerekli-yeterli bir şekilde eğitmeyen ve gerekli denetimi yapmayan davalı idarenin ağır kusuru bulunduğu; 45.000,00 TL' lik hükmedilen manevi tazminatın isabetli olduğu-
Görevli idare ajanlarının kusurlu eylemi sebebi ile meydana gelen doğum sırasında ölmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemiyle açılan davada, davacılar yakınının ileri teknik donanıma sahip hastaneye sevk edilmesine rağmen ambulans verilmediği, kendi imkanları ile gitmelerinin istendiği, hastaya refakat edecek sağlık personeli verilmediği, olay tarihinde sadece 2 adet ambulans bulunduğu, davalı idarenin sağlık hizmetini kötü işlettiği gerekçesiyle verilen 10.000,00 TL' lik manevi tazminatın isabetli olduğu-
Davacının davalı idareye bağlı hastanede olduğu ameliyat sonucu beyninde yer alan kistin alındığı belirtilmesine rağmen alınmamasından dolayı yaşadığı elem ve üzüntü nedeniyle oluştuğu iddia edilen manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada, 25.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte hesaplanarak davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği kararının isabetli olduğu-
Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyetin, vekilin hesap vermesi ile başlayacağı- Zamanaşımı süresinin "davacının davalıyı azlettiği tarih" itibariyle değil, davalı vekilin hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmesi ile başlayacağı-
Yapılan sünnet işlemi sonucunda davacı küçüğün oluşan zarar nedeni ile penisinin normal anatomik yapısında olmadığı, sonuçta böyle bir olay neticesinde davacı ruh ve beden sağlığının bozulduğu, duyulan elem, acı ve devam eden tedavi süreci göz önünde tutularak, davalılar arasında düzenlenen sözleşme, sağlık bakanlığının genelgesi de dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken mahkemece, yetersiz ve dosya kapsamına uygun olmayan raporlar hükme esas alınmak suretiyle davalılara kusur izafe edilemeyeceği ve buna bağlı olarak tazminat sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu-
Vekaletin kötüye kullanılmasından kaynaklı alacak davasına tüketici mahkemesince bakılmışsa da, davalı vekaleten yaptığı işlemi mesleki amaçla yapmamış, davacı bu saikle davalıya vekalet vermemiş olduğundan, tarafların 6502 sayılı yasada tanımlanan vasıfları taşımadığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığı-
Dosyada 4 adet davacı bulunduğu bilinerek, red sebebi ortak olan ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3. maddesi uyarınca tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her bir davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-