Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıyla borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesi, ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu-
39.000,00 TL'ye satılan taşınmazın rayiç değerini 215.000,00 TL olarak belirlenmesi halinde, ivazlar arasında bedel farkı bulunduğundan tasarrufun iptalinin gerektiği- Borçlunun üçüncü kişiye olan borcuna karşılık taşınmaz ve aracın devredildiği belirtilmiş olduğundan, mutad ödeme vasıtaları dışında bir ödeme söz konusu olması nedeni ile de tasarrufun iptalinin gerektiği- Borçlunun adresinde yapılan haciz sırasında üçüncü kişiye ait işletmenin kredi kartı sliplerinin bulunduğu, otel müşterilerine paket hizmeti olarak borçluya ait kulüpte yemek yemelerinin dahil edildiği anlaşıldığından, borçlu ve üçüncü kişi arasında yakın ticari ilişki bulunduğu ve davalının borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilebilecek kişilerden olduğunun kabulünün gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinin olması gerektiği- Bu eksikliğin karar kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında giderilmesinin mümkün olduğu- Bozmadan sonra davacı alacaklı tarafından haciz tutanağının dosyaya ibraz edildiği, davalı borçlunun da haciz mahallinde hazır bulunduğu ve 'davalı borçluya ait hacze kabil mal bulunamadığı'nın tutanağa yazıldığı, söz konusu haciz tutanağının İİK. m. 105 kapsamında geçici aciz vesikası hükmünde de olduğu-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınamamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılacağı- Birleşen dava yönünden usulüne uygun ibraz edilmiş aciz belgesi ve/veya İİK. 105 kapsamında düzenlenmiş haciz tutanağının dosyada bulunmamış olması sebebi ile mahkemece 'davanın reddine, davacı yararına da maktu vekalet ücretine karar verilmesi' gerekeceği-
Haciz sırasında hazır olmayan şikayetçi borçlunun, talimat icra müdürlüğünce düzenlenen "geçici aciz belgesi" hükmündeki haciz tutanağına ilişkin icra mahkemesinde şikayet yoluna başvurmada hukuki yararının olduğu- Bölge Adliye Mahkemesince, "aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığının 'tasarrufun iptali' davasına bakan asliye hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği" sonucuna varılmasının isabetsiz olduğu-
Davalı borçlu şirketin tespit edilen adreslerinde haciz yapıldığının; haciz tutanaklarında da; borçlu şirketin ve borçlu şirkete ait haczi kabil malın bulunmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı, İİK'nun 105/2 maddesine göre haczi kabil mal bulunmaz ise haciz tutanağı İİK'nun 143. maddesindeki aciz belgesi hükmünde olduğundan, borçlu şirketin aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Tarafları ve davacının davalı borçlu hakkında yaptığı icra takip dosyasının aynı olduğu; diğer tasarrufun iptali davasında da; kat’i veya geçici aciz belgesi sunulmadığından reddine karar verilmişse de, bu karar, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek bozulduğundan, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği-
Haciz yapılan ve davalı borçluya ait menkul mal kaydına rastlanmayan adresin davalı borçlunun annesine ait olduğu ve borçlunun bu adreste ikamet etmediği beyan edilmişse de; bu adresin davalı borçlunun vekaletnamesinde yazılı olan adres olduğunun anlaşılmasına, dosyadan bir kısım tebligatların yapıldığı anlaşılan adreste yaptırılan kolluk araştırmasında da bu adreste de davalı borçlunun bulunmamış olmasına, davalı borçlu için tapu, trafik ve bankalara yazılan haciz yazılarından da borçlu adına kayıtlı mal olmadığının anlaşılmasına göre; düzenlenen haciz tutanağının İİK 105.madde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, davacının alacağının gerçek olup olmadığının ve davacı-alacaklı ile davalı-borçlu arasında takip konusu borcu doğuran ne gibi bir ilişki olduğunun araştırılmasının gerektiği; borcun dayanağı olan bonoda bedelin nakden ahzolunduğu bildirildiğine göre 110.000 TL tutarındaki paranın hangi bankadan ödendiği, davacının bu kadar yüksek miktardaki bir parayı ödünç verebilecek ekonomik durumu olup olmadığının soruşturulması, gerektiğinde davacı ile borçlu davalının ekonomik ve mali durumlarının araştırılması; şayet alacağın gerçek olduğu kanaatine varılırsa aciz hâlinin mevcut olup olmadığının belirlenmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Ayrıca, takip konusu bononun tanzim tarihi ile vade tarihi arasında iki yıllık bir sürenin ve vade tarihinden takip tarihine kadar da iki yıla yakın bir sürenin bulunması nedenleri üzerinde durulması gerektiği-
Haciz sırasında hazır olmayan borçlunun "haciz tutanaklarının yasal şartları taşımadığından bahisle 'aciz vesikası' hükmünde olmadığını" şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürebileceği- "Aciz vesikası şartlarının oluşup oluşmadığı, tasarrufun iptali davasının ön koşulu olduğundan, bu ön koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışma yetkisinin de asliye hukuk mahkemesinin görev alanına gireceği" gerekçesiyle "şikayetin reddine" karar verilemeyeceği-