Dava, zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu tür davalarda, ihtisabı sağlayan zilyetliğin ispatı gerekir. Zilyetlik olayları maddi olaylardandır. Maddi olaylar, tanık dâhil her türlü delille ispat edilebilir. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede, yargılama oturumlarına katılan davacı tarafa tanık ve delillerini bildirmesi için süre ve imkân tanınmadığı belirlenmiştir. Davacı dava dilekçesinde; tanık deliline dayandığını açıkça belirtmiştir. Bu itibarla zilyetlik olaylarının açıklandığı gibi tanık sözleri ile ispat edilebilineceğinin göz önünde tutulması, öncelikle taraflara delillerini ve tanık listelerini vermeleri için usulüne uygun olarak süre ve imkân verilmesi gerekir. Bu ilkelere uymadan oluşturulan hükmün, hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
HMK.nun 290/2 maddesi gereğince keşif mahallinde hazır edilecek bir fotoğrafçı, bilirkişiye taşınmaz ve çevresini gösterir yakın plan ve panoramik fotoğrafların çektirilerek teknik bilirkişiye taşınmazın fotoğraflar üzerine işaretletilmesinin, bundan sonra keşfi yapan hakim tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulmasının gerekeceği-
Davacı adına taşınmazı kullananların zilyetliği fer'i zilyet olup, davacı tarafından tasarruf edildiğinin kabulü zorunludur. Tapusuz taşınmaz satın alındıktan sonra alan kişinin kiraya vermesi, ortakçılık ya da yarıcılık yoluyla kullanması veya benzer yollarla herhangi bir şekilde birine kullandırması mümkün olup yapılan tasarrufun alan kişi adına sürdürüldüğünün de kabulü gerekmektedir. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamıyla örtüşmeyen bir gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Dava konusu taşınmazların bulunduğu Tekir yaylasının sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil, herkesin bildiği, tanıdığı, yurt genelinde maruf olan bir yer olduğu, öncesi kadim, maruf ve meşhur bir yayla iken, sonradan yaygın bir yapılaşmaya sahne olduğu, Çukurova’ya nazaran daha serin olmasından ötürü niteliğinin değiştirilerek yazlık yapı olarak kullanılmasının taşınmazın yayla olma özelliğini kaybettirmeyeceği-
Zilyetlik maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Kadastrodan önce tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazlar menkul mal niteliğinde olup, bu taşınmazların satış ya da bağışlanmasına ilişkin sözleşmelerin herhangi bir şekle tabi olmadığı, menkullerde mülkiyetin geçmesi için satış işleminin yanında menkulün zilyetliğinin de alıcıya ya da bağışlanana devredilmesinin gerekeceği, MK. nun 763/1. fıkrasında, “..taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.” belirtildiği-
Dava konusu taşınmazlar kesinleşen kadastro çalışmalarında niteliği belirtilmeksizin tespit dışı bırakılmıştır. Bilirkişi kurulu raporunda uyuşmazlık konusu taşınmazların çevre yapısı itibariyle imar-ihya çalışmalarına muhtaç yerlerden olduğu belirtilmiştir. Bu durumda dava konusu taşınmazların emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak, tarıma elverişli hale getirilmesini takiben, kazanmayı sağlayan zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle TMK.’nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür. Bu konuda karar verilebilmesi için öncelikle dava konusu yerin ihyanın başladığı tarihten önce ve ihya sonrası fotoğraflarının dosyaya konularak incelenmesi, dava konusu parsel hakkında bütün tereddütler giderildikten sonra karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar oluşturulmasının hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Dava konusu yerin Hazine adına tapuya bağlandığı 22.11.2007 tarihine kadar kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihyayla taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinin saptanması halinde 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten Hazine adına taşınmazın tapusunun oluştuğu tarihe kadar hesaplanmasının düşünülmesinin, taşınmazın huzurevine tahsis edildiği ve kamu emlakına dönüştüğü gözetilerek iptal ve tescile değil, zilyetliğin (mülkiyetin) davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmesinin düşünülmesinin gerekeceği-
Uyuşmazlık kadastro çalışmalarında “ham toprak” niteliğiyle Hazine adına tespit edilen taşınmazda davacı yararına TMK.’nun 713/1. maddesi uyarınca, zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinde toplanmaktadır. Öncelikle dava konusu taşınmazın özelliği nedeni ile mera araştırmasının yapılması, öte yandan parselin bir tarafı dere olup çekişmeli parselin derenin etki alanında bulunup bulunmadığının bilirkişiler vasıtası ile incelenmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar ihmal edilerek oluşturulan kararın hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-