Davacı adına 10.10.1997-01.11.1998 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirim yapıldığı, 25.11.1998-23.05.2000 tarihleri arasında askerlik görevini yerine getirdiği, ihtilaflı dönem olan 01.06.2000-01.10.2005 tarihleri arasında ise Kuruma yapılmış bildirim bulunmadığı- Davacının davalıya ait işyerinden 01.11.1998 tarihinde ayrıldıktan sonra makul süre içerisinde askere gitmesi, askerlik hizmetinin sona erdiği tarihten bir hafta sonra 01.06.2000 tarihinde davalıya ait işyerinde tekrar çalışmaya başladığını iddia etmesi karşısında askerlik öncesi davalı işyerinde geçen hizmeti ile blok çalışma oluşturan 01.06.2000-01.10.2005 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemeyeceği-
Davacının dilekçesinde "...dava sehven mahkemenizde açılmış olup İdare mahkemesinde yeniden açılacak olup bu sebeple mahkemeniz doyasından feragat ediyoruz..." şeklinde beyanın, hakkın özünden vazgeçme mahiyetinde olmadığı ve feragatin söz konusu olmadığı, talep sonucundan tamamen veya kısmen vazgeçmediği anlaşıldığından davanın geri alınması niteliğini taşıdığı-
11. HD. 12.09.2022 T. E: 2021/1194, K: 5719
Anonim şirket yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına ilişkin olan dava, mahkemece, davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, hükmün kesinleşmesinden önce davacı taraf, davalı yönünden davasını geri aldığını beyan etmiş, davalı vekili tarafından sunulan dilekçe ile de davanın geri alınmasına açıkça muvafakat edildiği, bu durumda mahkemece mümeyyiz davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden, kararın davalı yararına bozulmasının gerektiği- Davalılar yönünden seçildikleri ya da göreve geldikleri hesap yılları itibariyle gerçekleşen herhangi bir yolsuz muamelenin olmadığı, denetçilerin de yönetim kurulu üyeleri tarafından kendilerine bir bildirim yapılmadığından kusurlu olduklarının kabul edilemeyeceği- Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın, üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerekeceği, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri, denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, görevleri sırasında başkalarından veya hakim hissedarlardan emir ve talimat almış olmalarının sorumluluklarının varlığına veya yokluğuna bir etkisi bulunmadığı-
Hüküm kesinleşmeden davacının davasını geri aldığı davalının ise açık rıza gösterdiği anlaşıldığından, davacının davanın geri alınmasına ilişkin beyanı ve davalının açık rızası gözetilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi amacıyla bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ile ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekeceği-
Davanın geri alınması müessesinin niteliği gereği ihalenin feshi şikayetinde uygulanmasının önünde engel olmadığı, hüküm kesinleşmeden davacının davasını geri aldığı davalıların ise açık rıza gösterdikleri, davacının davanın geri alınmasına ilişkin beyanı ve davalıların açık rızası gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından sunulan dilekçede "müvekkilimizden aldığımız talimat üzerine dosyadan vazgeçmekteyiz.” ifadelerine yer verildiğinin görüldüğü, bu durumda mahkemece; davacı tarafın beyanının hakkın özünden vazgeçme mahiyetinde olmadığı ve feragatin söz konusu olmadığı; beyanının ancak davanın geri alınması iradesini yansıtan bir beyan olarak kabul edilebileceği dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının talebinin davayı gelecekte tekrar açabilmek hakkı baki kalmak üzere "geri alma" iradesi mahiyetinde olduğu, davalı şirket temsilcisinin de "davacının davasını geri almasını kabul ettiği" yönündeki beyanının ise davayı geri almaya muvafakat niteliğinde olduğu anlaşıldığından, tarafların alınan beyanlarının davanın geri alınması niteliğinde olduğu ve davanın esasının incelenmesine engel bir hüküm niteliğinde olmadığının kabulü ile mahkemece davanın esası hakkında inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Davacı sunduğu dilekçesinde açıkça karşı taraf ile anlaşması sebebiyle her türlü haklarını saklı tutarak HMK mad. 123 gereğince davasını geri aldığını ve yine aynı dilekçede davalı şirket yetkilisi davanın geri alındığını kabul ettiğini belirttiği; davacının dilekçesindeki beyan 'haklarını saklı tutma' şeklinde olmakla hakkın özünden vazgeçmeyi içermediği- Davacının talebinin davayı gelecekte tekrar açabilmek hakkı baki kalmak üzere geri alma iradesi mahiyetinde olduğu, davalı şirket temsilcisinin de davacının davasını geri almasını kabul ettiği yönündeki beyanının ise davayı geri almaya muvafakat niteliğinde olduğu- Tüm bu nedenlerle sunulan dilekçenin ve tarafların alınan beyanlarının davanın geri alınması niteliğinde olduğu ve davanın esasının incelenmesine engel bir hüküm niteliğinde olmadığı-
Dava konusu 529 ve 530 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği ile dava konusu 62 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın atiye bırakılması (davanın geri alınması) davalının kabulüne bağlı olup, öncelikle davalının bu yönde beyanının alınması, davanın geri alınmasına davalının açık rızasının bulunması halinde davanın açılmamış sayılmasına, aksi halde davanın reddine karar verilmesi, davanın reddine karar verilmesi durumunda ise taşınmazın keşfen saptanan değerinden mirasbırakanın temlike konu payı gözetilerek ve davacıların miras payına isabet eden değer üzerinden harcın tamamlattırılarak ret sebebiyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor