Sözleşmenin haklı olarak feshi halinde, istenen menfi zarar isteklerinde “kaçırılan fırsat” esasına göre hesaplama yapılması gerektiği- 'Kaçırılan fırsat'ın, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan eser sözleşmesinin haklı olarak feshedilmesi durumunda feshedenin uğradığı zararları talep edebilmesi olduğu ve sözleşmenin yapılmaması halinde uğranılamayacak zarar olarak ortaya çıktığı- 'Kaçırılan fırsat'ın, yüklenicinin sözleşmesine göre yapımını üstlendiği halde yapmadığı işin makul süredeki yeniden yapım bedeli ile sözleşmenin yapıldığı tarihte kendisinin sözleşme ilişkisine bağladığı teklife en yakın alınabilecek teklif fiyatı arasındaki farktan ibaret olduğu- Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geriye etkili feshinde, sözleşmede kararlaştırılan ifaya ekli ceza niteliğindeki ceza koşulları, gecikme tazminatı gibi müspet zarar kapsamındaki zarar kalemlerinin kural olarak istenemeyeceği; bunların istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş olması ya da fesih halinde dahi talep edilebileceğinin sözleşmede kararlaştırılmış olması gerektiği- "El atmanın önlenmesi davasının geri alınması" niteliğindeki beyana karşı tarafça muvafakat edilmediğinden baki olan bu istek hakkında taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenen değeri üzerinden peşin harç ikmali de yapıldığı halde, olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının usulen doğru olmadığı- Yüklenici tarafından arsa sahibine peyder pey ödenmesi gereken bedelin belirlenen tarihlerde ödenip ödenmediğinin ve sözleşmedeki "aşamalı devir" hükmü gereğince; %25'i sözleşmenin imzalanmasını müteakip, %20'si yapı ruhsatı alındıktan sonra, kalan %55'i de inşaatın aşamalarına göre yükleniciye peyder pey verilmesi gereken arsa paylarının ve bağımsız bölümlerin devirlerinin yapılıp yapılmadığının ve yapıldıysa bu devirlerin zamanında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, söz konusu devirlere arsa sahibi aleyhine açılan tapu iptali tescil davasının ve bu davada verilen ihtiyati tedbir kararının etkisinin ne olduğunun, süresinde devir olmadığı takdirde yüklenicinin bunları arsa sahibinden talep edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği-
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan komisyon alacağı ile sözleşmeye aykırılık sebebiyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir...
Davacı adına 10.10.1997-01.11.1998 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirim yapıldığı, 25.11.1998-23.05.2000 tarihleri arasında askerlik görevini yerine getirdiği, ihtilaflı dönem olan 01.06.2000-01.10.2005 tarihleri arasında ise Kuruma yapılmış bildirim bulunmadığı- Davacının davalıya ait işyerinden 01.11.1998 tarihinde ayrıldıktan sonra makul süre içerisinde askere gitmesi, askerlik hizmetinin sona erdiği tarihten bir hafta sonra 01.06.2000 tarihinde davalıya ait işyerinde tekrar çalışmaya başladığını iddia etmesi karşısında askerlik öncesi davalı işyerinde geçen hizmeti ile blok çalışma oluşturan 01.06.2000-01.10.2005 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden 506 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz edilemeyeceği-
Davacının dilekçesinde "...dava sehven mahkemenizde açılmış olup İdare mahkemesinde yeniden açılacak olup bu sebeple mahkemeniz doyasından feragat ediyoruz..." şeklinde beyanın, hakkın özünden vazgeçme mahiyetinde olmadığı ve feragatin söz konusu olmadığı, talep sonucundan tamamen veya kısmen vazgeçmediği anlaşıldığından davanın geri alınması niteliğini taşıdığı-
Davacı vekili ve karşı dava davacılar vekillerinin, hüküm henüz kesinleşmemiş iken usulen tevsik olunan davanın geri alınmasına ilişkin beyanlarının davalılar ve karşı dava davalılarının açık kabulü çerçevesinde sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış olup, davanın geri alınmasına ilişkin talep konusunda bir karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesinin esastan vermiş olduğu kararın bozulmasına karar vermek gerektiği-
Anonim şirket yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına ilişkin olan dava, mahkemece, davalı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, hükmün kesinleşmesinden önce davacı taraf, davalı yönünden davasını geri aldığını beyan etmiş, davalı vekili tarafından sunulan dilekçe ile de davanın geri alınmasına açıkça muvafakat edildiği, bu durumda mahkemece mümeyyiz davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden, kararın davalı yararına bozulmasının gerektiği- Davalılar yönünden seçildikleri ya da göreve geldikleri hesap yılları itibariyle gerçekleşen herhangi bir yolsuz muamelenin olmadığı, denetçilerin de yönetim kurulu üyeleri tarafından kendilerine bir bildirim yapılmadığından kusurlu olduklarının kabul edilemeyeceği- Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın, üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerekeceği, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeye mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri, denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, görevleri sırasında başkalarından veya hakim hissedarlardan emir ve talimat almış olmalarının sorumluluklarının varlığına veya yokluğuna bir etkisi bulunmadığı-
Hüküm kesinleşmeden davacının davasını geri aldığı davalının ise açık rıza gösterdiği anlaşıldığından, davacının davanın geri alınmasına ilişkin beyanı ve davalının açık rızası gözetilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi amacıyla bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ile ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekeceği-
Davanın geri alınması müessesinin niteliği gereği ihalenin feshi şikayetinde uygulanmasının önünde engel olmadığı, hüküm kesinleşmeden davacının davasını geri aldığı davalıların ise açık rıza gösterdikleri, davacının davanın geri alınmasına ilişkin beyanı ve davalıların açık rızası gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından sunulan dilekçede "müvekkilimizden aldığımız talimat üzerine dosyadan vazgeçmekteyiz.” ifadelerine yer verildiğinin görüldüğü, bu durumda mahkemece; davacı tarafın beyanının hakkın özünden vazgeçme mahiyetinde olmadığı ve feragatin söz konusu olmadığı; beyanının ancak davanın geri alınması iradesini yansıtan bir beyan olarak kabul edilebileceği dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının talebinin davayı gelecekte tekrar açabilmek hakkı baki kalmak üzere "geri alma" iradesi mahiyetinde olduğu, davalı şirket temsilcisinin de "davacının davasını geri almasını kabul ettiği" yönündeki beyanının ise davayı geri almaya muvafakat niteliğinde olduğu anlaşıldığından, tarafların alınan beyanlarının davanın geri alınması niteliğinde olduğu ve davanın esasının incelenmesine engel bir hüküm niteliğinde olmadığının kabulü ile mahkemece davanın esası hakkında inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-