4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmadığı ve mülkiyetin bir bütün olarak ortakların tümüne ait olduğu- Ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibinin ortaklık olduğu- Elbirliğiyle mülkiyette maliklerin mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortak olduğu ve bu kuralın TMK'nin 701. maddesinde açıklandığı- Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu olduğu ancak uygulamada kısmen yumuşatılarak bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesinin 11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile benimsendiği- Uyuşmazlıkta, çekişmeli taşınmazın mirasbırakan adına tescili istendiği ve murisin dava dışı mirasçılarının bulunduğu gözetilerek; davada yer almayan mirasçıların olurunun alınması ya da terekeye TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davanın reddedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabul edilmesinin hatalı olduğu-
Temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesinin hatalı olduğu-
Uyuşmazlıkta murisin maliki olduğu tek taşınmazını ( ½ payı ) satış suretiyle kızı olan davalıya satış yolu ile temlik ettiği, davalı tarafından çekişmeli taşınmazın satış bedelinin murise verildiğinin ispatlanamadığı, her ne kadar davalı vekili yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın temlikinden önce 13.000.000.000 ETL satış bedelinin murise verildiğini ve bu nedenle murisin 10/02/2013 tarihli senedi davalıya verdiğini iddia etmiş ise de; davalı tarafından sunulan delil dilekçesinde anılan senede dayanılmadığı gibi davacı tarafça yeni sürülen delilin de kabul edilmediği, ayrıca davalı tanıklarından alınan beyanlarında, davalının satış bedelinin 3.150,00 TL’sinin babalarına ödediğini beyan ettikleri, satış bedelinin ödenmesi hususunda davalı vekili ile davalı tanık beyanları arasında da çelişki olduğu, davacı tanıklarının alınan beyanlarında ise; davacıya bakıcının baktığını, üç ayda bir yaşlılık aylığı aldığını beyan ettikleri, murisin temlik tarihindeki yaşı ve geçim durumu nazara alındığında mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, ayrıca çekişmeli taşınmazın satış bedeli ile keşfen belirlenen sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasında da fark bulunduğu dosya kapsamından anlaşıldığından miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varıldığı ve bu durumda davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mirasbırakan babası....'in maliki olduğu 15 adet araç ile 1 parça taşınmazını ölümünden kısa bir süre önce muvazaalı olarak 3. kişilere devrettiğini ve elde edilen paranın tamamının davalıya verildiğini ileri sürerek saklı payı oranında tasarrufların iptaline, olmadığı takdirde tenkisine-
Davalının işlem tarihinde taşınmaz edinebilecek şekilde gelirinin bulunduğu ve iş güç sahibi olduğu, taşınmaz satış bedelinin ödenmediğine dair mirasbırakanın sağlığında bir iddia ileri sürülmediği gibi, dava dışı mirasçıların ve tanığın beyanlarında özetle, mirasbırakanın eşinin sağlık sorunları nedeniyle tüm evlatlarını toplayarak dava konusu taşınmazları satmak istemesi üzerine davalının bedeli karşılığında taşınmazları satın aldığını, temlikin gerçek satış olduğunu açıkladıklarından ve davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla taşınmazlarda hak sahibi olabilecek mirasçıların beyanı ve birbirini doğrular, diğer tanık ifadeleri dikkate alındığında, hayatın olağan akışına göre dava konusu işlemin muvazaalı olduğundan söz edilemeyeceğinden tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edileceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Murisin terekesinin ve başkaca mal varlığının olup olmadığının araştırılması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirildikten sonra murisin gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletip değiştirebilecekleri-
Vasiyetnamenin tenkisi isteği-
Davacı tarafından uyuşmazlığa konu temlik işlemi geçerli kabul edilerek tenkis davası açıldığına ve verilen karar kesinleştiğine göre; artık, davaya konu temlikin geçersizliği iddiasına dayanan muris muvazaasına dayalı eldeki davanın dinlenme olanağının bulunmayacağı-