İİK’nun 99. maddesinden yararlanılarak tasarrufun iptali davası açılamayacağı- Dava konusu haczin yapıldığı yerin ticaret sicili kayıtlarına göre borçlu şirketin faaliyet adresi olarak görünüyor olması halinde, üçüncü kişi şirketin burasının devraldığı farz olunarak İİK.’nun 44 ve TBK.’nun 202. maddeleri uyarınca davalı üçüncü kişi şirketin şirket borçlarından sorumlu olacağı, alacaklının açtığı istihkak davasının kabulüne (yani alacaklının “3. Kişinin istihkak iddiasın”ın reddi konusundaki talebinin kabulü) gerekeceği-
Borçlu ile kayınbiraderi arasındaki tasarrufun ‘bağışlama’ hükmünde olup iptale tabi olduğu-
İptal davalarının basit yargılama usulüne tabi olduğu, bu davalarda adli ara vermenin söz konusu olmadığı-
Borçlu şirkette yönetici olan üçüncü kişi davalının borçlunun alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu (İİK. mad. 280/1)- Taşınmazların tapuda gösterilen satış bedelleri ile gerçek değerleri arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunması, ayrıca davalıların borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olmaları, davalılardan birinin borçludan satın aldığı başka taşınmazlar hakkında da tasarrufun iptali davası nedeniyle davalı konumunda olduğu ve orada verdiği beyanlardan davalı borçlu ile ticari ilişkilerinin bulunduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davanın İİK. mad. 278/III-2 ve 280/1-2 maddeleri uyarınca kabulü ile yapılan tasarrufların iptali gerektiği-
İİK.nun 277 vd. göre açılan tasarrufun iptâli davalarının dinlenebilmesi için "alacağın sebebi olan hukuki ilişkinin, tasarrufun yapıldığı tarihten öncesine rastlaması" gerektiğinden ve çek bir ödeme vasıtası olduğundan, çeklerin, çekdeki alacağın mutlaka keşide tarihinde doğduğunu göstermeyeceği, uygulamada çeklerin "ileri tarihli" olarak düzenledikleri sıkça görüldüğünden, "icra takibine koyduğu alacağın, çekte yazılı tarihten önce doğduğunu" iddia eden davacı-alacaklıya mahkemece süre verilerek, bu konudaki delilleri ibraz ettirilip, tasarrufun borcun doğumundan önce yapıldığının anlaşılması halinde, davanın reddedilmesi, aksi takdirde ise davanın kabul edilmesi gerekeceği–
Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceği- Üçüncü kişinin, dava konusu mal veya hakkı "dava sırasında elinden çıkarması" veya "elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi" halinde, davanın ıslahına gerek kalmadan davacı-alacaklının "davaya 'bedel davası' olarak devam edilmesini" isteyebileceği gibi, "kötüniyetli olduğunu ileri sürdüğü dördüncü kişiyi davaya dahil ederek, davaya devam edilmesini" sağlayabileceği- Bu seçim hakkının davacıya mahkemece hatırlatılması gerekeceği–Dava konusu malların üçüncü kişi tarafından elden çıkarılmış olması halinde, mahkemece davacıdan “davasını dördüncü kişilere yöneltip yöneltmeyeceği” hususunun sorularak ve dördüncü kişinin davaya dâhil edilmesi durumunda delileri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi, davanın dördüncü kişiye yöneltilmeyip bedele dönüşmesi halinde ise, İİK 283/II maddesi uyarınca davalı üçüncü kişinin, dava konusu malları elinden çıkardığı tarihteki gerçek değerleri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davalarda, davacının zararının, dolayısı ile de, alacak hakkının "desteğinin ölüm gününde" doğmuş sayılacağı, bu davada davacının borçlu hakkında icra takibine geçmiş olmasına ve onun hakkında aciz belgesi almış olmasına gerek bulunmadığı ancak davacının açmış olduğu tazminat davasının sonucunun beklenerek tasarrufun iptali davasının sonuçlandırılması gerekeceği–
Borçlunun davalı üçüncü kişinin kocasının kardeşi olan üçüncü kişiye yaptığı satışın –üçüncü kişinin, davalı borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdıyla hareket ettiğini bilebilecek durumda olması nedeniyle- iptaline karar verilmesi gerekeceği-