Davacı koca tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı olarak davalı kadın aleyhine boşanma davası açıldığı, bu davanın açıldığı tarihten sonraki bir yıl içerisinde, davalının ve ailesinin davacı ve ailesine yönelik olarak hakaret ve tehdit içeren eylemlerde bulundukları, bu eylemlerin Türk Medeni Kanununun 162.maddesinde düzenlenen "pek kötü veya onur kırıcı davranış" olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gibi, bu eylemleri öğrenen davacı kocanın ilk boşanma davasının reddinin kesinleştiği tarihe kadar boşanma davası açmadığı gibi, davalı hakkındaki şikayetlerinden de vazgeçtiği ve bu maddedeki altı aylık hak düşürücü sürenin de geçtiğinden bahisle münhasıran Türk Medeni Kanununun 162.maddesine dayalı olarak açılan davanın reddi gerekeceği-
Kanunda özel boşanma sebebi olduğu belirtilen bazı olayların; eşlerin bazı kusurlu davranışlarının özellik gösteren hali niteliğinde olduğundan; bunlar kanunda açıklanan özellikte olmasalar bile; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uygulaması bakımından; genel boşanma sebebi olarak, evlilik birliğini temelinden sarsan bir kusurlu davranış niteliğinde kabul edilebileceği-
Davalı kocanın müstakil konut temin etmediği, eşine sürekli olarak şiddet uyguladığı, 29.07.2010 tarihli son şiddet olayı üzerine davacı kadının eşiyle yaşamakta olduğu İstanbul’dan ayrılarak Ereğli’deki ailesine sığındığı, davalının telefonla eşini ve onun ailesini tehdit ettiği ve bu sebeple de evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davalının tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine şiddet uygulayıp, hakaret ettikleri, güven sarsıcı davranışlar içine girdikleri, boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu oldukları anlaşıldığından, davacı-davalı kocanın da dava açmakta haklı kabul edileceği-
Pek kötü veya onur kırıcı davranışın (TMK. mad. 162) ispat edilememesi halinde, açılan boşanma davasının reddi gerekeceği- Daha ağır kusurlu olan kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Ekonomik ve sosyal durumlarına göre, tarafların gelirlerinin birbirine denk olması halinde, kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı-davacı kocanın ailesinin evlilik birliğine olan müdahalelerine sessiz kaldığı, eşini istemediğini söylediği, buna karşılık davacı-davalı kadının da, eşinin ailesine başkalarının da duyabileceği şekilde hakaret ettiği anlaşıldığından davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulü gerekeceği-
Mahkemece davacının hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma istemi (TMK.mad.162) bulunduğu halde bu isteme ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan (HMK.mad.297/c) eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
O. kırıcı davranış nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için (TMK.md.162) her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın gerçekleşmesi gerekeceği-
Şahsi davadan vazgeçmenin eşi cedan kurtarma amaçlı olduğundan boşanma davası yönünden eşin affedildiği anlamına gelmeyeceği–
Aleyhine boşanma davası açılmış olan eşin ayrı yaşama hakkını kazanacağı-