Borçlar Kanunu`nun 104/son madde ve fıkrası uyarınca, gecikme faizine faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı, mahkemece, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmek suretiyle, takip talebinde yer alan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamına tekrar faiz yürütülmesi isteğinin de kabul edildiği, bu suretle açıklanan madde hükmünün ihlal edilmiş olduğu-
Kesinleşen alacağın nevi gecikme faizi olmakla, takibin sadece 7.796,31 TL gecikme faizi alacağı yönünden devamına karar verilmesi gerekirken, takip talebinde BK 104/son maddesine aykırı şekilde faize faiz isteminde bulunulduğu gözetilmeden, takibin devamına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflarca, ayrı ayrı, TABİM yazılım programının alındığı iddia edilerek, karşılıklı olarak belgelerin sunulmuş olmasına göre, bu husus üzerinde durulmaması doğru olmadığı gibi, icra takibinde BK' nun 104. maddesine aykırı şekilde işlemiş faiz alacağına faiz uygulanacak şekilde talepte bulunulduğu dikkate alınmadan faize faiz işletilmesi sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulmasının da kabul şekli bakımından doğru olmadığı-
Davalının borçlu olduğu miktar, asıl alacak ve işlemiş faiz olarak ayrı ayrı gösterilerek, sadece asıl alacak yönünden faize hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacı talebi açıklattırılıp, ek bilirkişi raporu alınmadan, faize faiz yürütülecek şekilde alacağın tamamı üzerinden faize hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Gecikme zammı temerrüt faizi niteliğinde olup, BK’nun 104. maddesinde hükme bağlanan faize faiz uygulanması yasağına aykırı olacak biçimde gecikme zammına yeniden işlemiş faiz yürütülmesi ve buna bağlı olarak fazla icra inkar tazminatı ve vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de, yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Takip tarihinden sonrası için asıl alacak miktarı üzerinden faiz yürütülmesi HUMK' nun 74 ncü ( HMK' nun 26 ıncı) maddesinde öngörülen taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu-
İcra takibinde, 2.502,00 TL asıl alacak, 4.895,00 TL işlemiş faizi talep edildiği ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da asıl alacak ve işlemiş faiz tutarları ayrı ayrı hesaplandığı halde mahkemece asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı asıl alacak olarak gösterilerek bu tutara faiz yürütülmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı kooperatifin kefil olarak ödediği miktarın tamamını açılan kredinin dava dışı kredi borçlusundan isteyebileceği, ancak kefil olan davalıya karşı açtığı dava ise kefilin kefile rücu davası olduğu ve B.K.nun 488. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca kefillerin sorumluluğu her bir kefile düşen pay ile sınırlı olacağından mahkemece, hüküm altına alınan miktardan kefil olan davalının payına düşen miktar kadar yükümlü olduğu nazara alınarak karar verilmesi gerekeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • kayıt gösteriliyor