Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz edene 23.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra 08.12.2022 tarihinde verilip kaydettirildiği, davacıların temyiz yoluna başvurusu süresinde olmadığından, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK.nun 364/2. maddesi ve 6100 Sayılı HMK'nun 366.maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 352. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddi kararı doğru olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekeceği-
2.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 25. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 364/2.maddesine göre, temyiz yoluna başvurma ve incelemesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre yapılacağı, 6100 Sayılı HMK’nun 361/1. maddesi uyarınca ise, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceği-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla paranın tahsili istemine ilişkin davada, Y. Grubu şirketlerinin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla davacının dayandığı belgeler karşılığında para tahsil ettikleri, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, böylelikle haksız fiilde bulunduklarının anlaşıldığı, alacağa müstenit olduğu iddia olunan belgenin incelenmesinden, davalı şirketlerden Y. Holding A.Ş.'nin unvanının antette bulunduğu, hisse devir kabul sözleşmesi adını taşıdığı, belge ile beraber davalı şirketin hisselerinin toplamda 82.794 DM karşılığında dava dışı E. R.'tan devralındığı, hisse bedelinin ödendiği tarihin ise 15.02.2001 olduğu, devreden ve devralanın imzalarının belge üzerinde bulunduğu tespit olunmuş olup davacının dayandığı işbu belgede davalı şirketin anteti bulunduğundan davalıların, davacının alacak talebinden sorumlu olduğu gözetilip davalıların zamanaşımı itirazı da değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerektiği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca bölge adliye mahkemesince verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceği- Temyiz dilekçesinin süresinden sonra verilmesi hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekeceği-
Hükmü temyiz etmeyen alt işverenler yönünden bozma sebeplerine göre davanın reddine karar verilmesinin usuli kazanılmış hak ilkesinin ihlali mahiyetinde olduğu-
Temyiz dilekçesinin kaydedildiği tarihte de temyiz yoluna başvurulmuş sayılacağı-
Ön alım hakkına ilişkin taleple birlikte Bölge Adliye Mahkemesince ipoteğin fekkine de karar verildiğinden ve ipotek bedeli 222.000,00 TL olup 1.000.000,00 TL'ye kadar borcu teminat altına aldığından Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin davalı ve fer'i müdahil vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin ............ tarihli ek kararlarının kaldırılarak verilen karar temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğundan işin esasına girilmesi gerekeceği- Davacının diğer elbirliği hissedarlarını davaya dahil etmeden adına tescil talep etmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle tapudaki payda davacı ile birlikte elbirliği maliki olan diğer hissedarların davaya muvafakatinin sağlanması, mümkün olmadığı takdirde terekeye temsilci atanması için dava açmak üzere davacıya uygun bir süre verilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde tapudaki hissede elbirliği ile malik olan davacı adına tescile karar verilmesinin doğru olmadığı- Davacı tarafa usulüne uygun süre verilip ipoteğin fekki talebi yönünden ipotek lehtarı da taraf gösterilerek ayrı bir dava açıldıktan sonra bu dava ile eldeki dava birleştirilip sonucuna göre ipoteğin fekki yönünden de bir karar verilmesi gerekeceği-
6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 10.madde ile işverene sağlanan teşvikten yararlanmaya dair başvurunun işleme alınması gerektiğinin tespiti ve aksine Kurum işleminin iptali istemi- Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtay’ca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderileceği-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Tenkis davalarında, davacının dava dilekçesinde gösterdiği dava değeri ile talebini sınırladığını söylenemeyeceğinden, bu tür davaların belirsiz alacak davalarının örneğini teşkil edeceği ve bu nedenle bölge adliye mahkemesince verilen karar kesin nitelikte bulunmadığı- Davacının tenkise konu işlemleri öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin aksinin davalı tarafından yeterince kanıtlanabildiğinin söylenemeyeceği- TMK 571. maddesi gereğince davanın süresinde açılıp açılmadığının araştırılması, bu hususta taraf delillerinin toplanması, davalının öğrenme tarihinin daha önce olduğunu kanıtlaması halinde tenkis talebinin süre yönünden reddine karar verilmesi, davalının aksini kanıtlayamaması halinde ise işin esasına girilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-