Zamanaşımının, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olduğu ve alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılacağı- Alacağın salt zamanaşımına uğramış olmasının onu eksik bir borca dönüştürmesi için yeterli olmadığı, bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması gerekeceği- Davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hakimin bunu kendiliğinden göz önüne alamayacağı- Zamanaşımı, kanunda sınırlı olarak sayılan ilk itirazlardan olmadığından cevap dilekçesi ile ileri sürülme zorunluluğu bulunmadığı- Zamanaşımı def'inin, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerekeceği ve bu ana kadar ileri sürülmeyen zamanaşımı def'inin sonradan ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağı- Davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunabilmesinin ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkün olacağı- Islahın yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabileceği- Davanın kısmen de ıslah edilebileceği- Maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemlerinin ıslahla düzeltilemeyeceği- Feragat, kabul, sulh gibi işlemlerin asıl hakkı ortadan kaldırmasından dolayı usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşıması dolayısıyla bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilemeyeceği- Açık bir irade beyanı ile terk edilen hakların maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmaması sonucunda ıslahın konusu olamayacağı- Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı-
Davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK. mad. 176 maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği, ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görüldüğünden, yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinde ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği-
Borçlunun bir miktar ödeme yapmasının zamanaşımını keseceği-
Davanın tamamen ıslahında ıslah olunan davanın, ilk dava gününde açılmış sayılacağı- Bir davanın açılması halinde zamanaşımı kesileceği, ancak, kesilen zamanaşımının, kesilme tarihinden başlayarak yeniden işleyeceği, dava ile kesilmiş zamanaşımının, davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden başlayacağı- Kısmi dava açılması halinde zamanaşımının yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesileceği- Satım sözleşmesinde zapta karşı tekeffül hükümlerine dayalı olarak açılan davada talep edilmemiş faiz alacağın eldeki dava ile istendiği dikkate alındığında, bu davada ıslah tarihi itibari ile ıslahla talep edilen alacak yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu ve bu nedenle davalının usulüne uygun şekilde ileri sürdüğü zamanaşımı itirazının yerinde olduğu- Davacının açıkça ıslah kurumunu işlettiği dava HMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce açıldığından, belirsiz alacağa lişkin HMK. hükümlerinin somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağı-
Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım için de davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olacağı- Kısmi davada, zamanaşımının yalnızca dava edilen kısım için kesilieceği, henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımının işlemeye devam edeceği- Davacı tazminat istemli davasını kısmi dava olarak açmadığı gibi, fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmamış olduğundan, davacının isteyebileceği miktarı dava dilekçesi ile sınırlandırdığı ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığından, ıslah ile artırılan kısım için talebin reddine karar verilmesi gerektiği, "HMK'nın 107 maddesi gerekçe gösterilerek tamamlanmış işleri etkilememek kaydıyla yeni yasanın derhal uygulanacağı" gerekçesi ile ıslah edilen kısım için davanın kabulünün isabetsiz olduğu-
Dava açılmasının, dava veya def'i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurulmasının ya da icra takibi yapılmasının zamanaşımını keseceği-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıbın giderilmesi bedeli ve gecikme tazminatına ilişkin alacaklar teslim ile istenebilir hale geldiğinden, alacağın muaccel olup, zamanaşımı sürelerinin işlemeye başladığı teslim tarihinden itibaren beş yıl geçtikten sonra başlatılan icra takibine itirazın iptali davasında ileri sürülen zamanaşımı defi kabul edilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalıya fazladan yapıldığı iddia olunan döner sermaye ödemesinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi istemine ilişkin davada, davalı 26/06/2012 tarihinde davacı kuruma verdiği dilekçe ile borcunu ikrar etmiş, 500 TL'lik kısmi ödeme yapmış ve kalan borcunu ödeyeceğini bildirmiş olduğundan, zamanaşımının kesildiğinin ve bu tarihten itibaren 2 yıllık yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağının kabulü gerektiği-
Taraflar arasındaki eser sözleşmesine ilişkin 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre zamanaşımı süresinin hesaplanamayacağı- Davacı işin ayıplı ve eksik ifa edilmesi nedeniyle eser sözleşmesi nedeniyle verdiği bonolara ilişkin menfi tespit davası açmış olup birleştirilerek görülen davada yüklenici davalı yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiş ancak eser sözleşmesi nedeniyle verilen bonoların ciro yoluyla hamili olan 3. kişi hakkında iyiniyetli üçüncü kişi olması nedeniyle davanın reddedilmiş olduğu- Davacının davaya konu ettiği bonolar nedeniyle üçüncü kişiye ödemeler yaptığı, kararın kesinleşme tarihi 03.11.2008 olup bu dosyadaki her işlemle zamanaşımının kesilmiş olduğu ve 03.11.2008 tarihinden itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan, ayrıca davacı rücuan alacak talebinde bulunmuş olup son ödeme tarihinden itiberen 5 yıllık zamanaşımı uygulanması gerektiğinden açılan davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
"Adres kapalı. İşyerinin penceresinden (vitrininden) bakıldığında adresin kapalı ve boş olduğu haciz kabil bir malın bulunmadığı görüldü. Mahallinde başkaca yapılacak işlem kalmadığından tutanağa son verildi." şeklindeki haciz tutanağının, kesin aciz vesikasının sonuçlarını doğurmayacağı- Alacaklının, haciz talebinden sonra yenileme talebine kadar zamanaşımını kesen bir işlemi bulunmadığından, bonolar için öngörülen 3 yıllık zamanaşımının dolmuş olduğu, mahkemece; "borçlu şirket adına kayıtlı menkul ve gayri menkullerin tespit edilemediği, borçlu şirketin haczi kabil malının bulunmaması nedeniyle haciz tutanağının İİK.nun 143. maddesindeki aciz vesikası hükmünde olduğu ve İİK.nun 105/1. maddesi kapsamında muvazaa nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının zaman aşımını keseceği" gerekçesi ile icranın geri bırakılmasına yönelik şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-