Yapılan yenileme taleplerinin icrai işlem yapılması talebi içermediğinin anlaşıldığı, icrai işlem yapılması talebi içermeyen yenileme taleplerinin icra takip işlemi niteliğinde olmadığından zamanaşımını kesmeyeceği- Alacaklının ................ tarihli haciz talebinden sonra on yıllık zaman aşımı süresi içinde icra takibini sürdürme iradesini gösteren bir takip işlemine rastlanılmadığından, mahkemece istemin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, sözleşmeden dönme nedeniyle yapılmış olan ödemelerin iadesi istemine ilişkindir...
Taraflar arasında, davacının yıllık ücretli izin, kömür ücreti ile ilave tediye alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı, hak kazanmışsa hesaplanması ile ödenip ödenmediği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan rücuen tazminat istemi ilişkin eldeki davada, ıslah edilen bölüm yönünden zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı- İcra takibi yapılmasının zamanaşımını keseceği, zamanaşımının kesilmesi hâlinde yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı, bu nedenle ıslah tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı-
Davacı hem sigorta şirketine KTK'nın 97 .maddesi uyarınca zorunlu başvurusunu yapmış hem de arabuluculuk yoluna başvurmuş olup sigorta şirketine yapılan başvurunun TBK 154 uyarınca zaman aşımını kesen sebepler arasında sayılmadığından bu başvuru için geçen sürede zaman aşımı süresi işlemeye devam edeceği- Arabuluculuk yoluna başvuru ise 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 16/2 maddesinde zaman aşımını durduran bir sebep olarak belirtildiği-
TBK.’nun 156. maddesi uyarınca zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı- Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmışsa yeni sürenin on yıl olduğu aynı maddenin 2. fıkrasında belirtilmiş ise de; dava konusu 'fark işçilik alacaklarının' bir senetle ikrar edilmediği, mahkeme veya hakem kararına da bağlanmadığı dikkate alındığında, sözü edilen kuralın somut uyuşmazlıkta uygulanmasının mümkün olmadığı- Zira 13.11.2014 tarihli yazı ve 21.02.2012 tarihli protokol uyarınca oluşturulan komisyon kararına göre belirlenen intibak derecesi kapsamında davaya konu ücret ve ücret dışı alacaklar belirlenebilir mahiyette olsa da açıkça borç miktarının gösterilmediği- Açıkça borç miktarının yer almadığı belgenin TBK.’nun 156. maddesinin 2. fıkrası anlamında senet olarak değerlendirilemeyeceği- Bu durumda dava konusu alacaklar için yeni sürenin, işçilik alacakları için öngörülen beş yıllık süre olması gerektiği- Sonuç itibariyle dava konusu fark işçilik alacaklarına uygulanması gereken zamanaşımı süresi beş yıl olup Milli Savunma Bakanlığının 13.11.2014 tarihli yazısı ikrar niteliğinde olduğundan zamanaşımı süresi bu yazı ile kesilmiş ve bu tarih itibariyle de yeni beş yıllık zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başladığı- Eldeki dava da 11.06.2019 tarihinde açıldığından beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı-
Ölü kişi hakkında yapılan icra takibinin zamanaşımı süresinin işlemesini kesmeyeceği- Murisin davacı banka ile 1998 yılında imzaladığı sözleşmenin vade tarihi olan 30.09.1999'da murisin borcunun muaccel hâle geldiği, 25.09.2003 yılında vefat eden murisin borcunun, on yıllık sürenin dolduğu 30.09.2009 tarihinde zamanaşımına uğramış olduğu ve 05.02.2009 tarihinde muris hakkında yapılan icra takibinin, ölü hakkında icra takibi yapılması dolayısıyla zamanaşımını kesmeyeceği- Mirasçılar hakkında usulüne uygun olarak ilk defa 12.02.2014 tarihinde takip talebinde bulunulduğundan, on yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu-
Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemi- Borç ikrarı- Zamanaşımı-
Davacının 15.05.2013 tarihinde 2005 yılında düzenlediği faturalarını dayanak göstererek icra takibi başlattığı; davalının 16.08.2005 tarihli ihtarnamesinde davacıdan eksik işlerin üç gün içinde tamamlanmasını istediği, aksi hâlde sözleşmeyi feshedeceğini bildirdiği, 13.10.2005 tarihli ihtarnamesinde de benzer beyanlarda bulunduğu; davacı tarafından da yargılama sırasında 2005 yılından sonra işe devam edildiğine yönelik bir iddianın ileri sürülmediği anlaşıldığından, takip ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin sona erdiği-
Alacaklı tarafın icra işlemine yönelik talebi yaptığı anda zamanaşımının kesilmesi gerektiği, ayrıca icra takip işlemi yapılmasına ihtiyaç olmadığı- Alacaklı vekilinin işlemlerinde “borçluların” kelimesini kullanarak asıl borçlu şirket ile birlikte icra kefili hakkında da takibin devamını sağlamaya yönelik olan haciz talebinde bulunduğu ve bu haciz taleplerinin zamanaşımını kestiği, icra müdürünün de bu haciz talepleri üzerine icra takip işlemi niteliğinde olan haciz işlemini gerçekleştirdiği görüldüğünden, alacaklının icra kefili hakkında da yaptığı haciz talepleri ile zamanaşımının kesilerek yeniden işlemeye başladığı ve son işlem tarihinden itibaren şikâyet tarihine kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığının kabulü gerektiği-