İpotek tesisi için eşin rızasını alma yönünde girişimi olan bankanın taşınmazın "aile konutu" niteliğini bildiği ve artık eşin açık rızasını geçerli bir şekilde alma yükümlülüğü altında olduğu- Muvafakat belgesindeki imzanın rızası gereken davacı eşe ait olup olmadığını denetlemeden "aile konutu" üzerine ipotek tesis ettiren ipotek alacaklısı bankanın, TMK’nun 1023. maddesinde düzenlenen "tapuya güven" ilkesinden yararlanmasının mümkün olmadığı-
Dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslahın kural olarak mümkün olduğu- Davacı taraf dava dilekçesinde “aile konutu niteliğini haiz davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile önceki malik adına tescili” talebini davalının ölümünden sonra verdiği dilekçe ile “taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi” şeklinde ıslah etmiş, böylelikle davanın konusunu değiştirmiş olup, mahkemece talep aşılmak suretiyle hem dava dilekçesinde belirtilen aile konutu şerhi konulması, tapu kaydının iptali ile önceki malik adına tescili talepleri hakkında hüküm kurulduğu, hem de ıslah dilekçesi ile talep edilen “aile konutu olduğunun tespitine” yönelik karar oluşturulduğu anlaşıldığından, mahkemece talebin aşılması suretiyle yazılı şekilde kurulan hükmün HMK'nun 26/1. maddesine aykırı olduğu-
Aile konutu şerhi davasına konu taşınmaza malik olan diğer eşe ya da var ise, pay sahibi olan kişi veya kişilere davanın yöneltilmesinin zorunlu olduğu-
Boşanma hükmü ile evlilik birliği sona erdiğinden, taşınmazın aile konutu niteliğinin de ortadan kalkacağı, açıklanan nedenle, aile konutu şerhi konulması talebinin konusu kalmadığından, bu taleple ilgili olarak "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm oluşturulması gerekeceği-
Davalının diğer davalı ile bu evde gayri resmi olarak bir müddet beraber yaşamalarının, bu taşınmazın aile konutu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacağı, kaldı ki, eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmenin imkansız olduğu-
Taşınmazla ilgili olarak hakkında takip yapılan borçlunun eşi şikayetçinin "taşınmazın aile konutu olduğu"nu alacaklıya ihtar ettiği ve sözleşmenin tarafı haline geldiği anlaşıldığından, yasa gereğince kira sözleşmesinde kiracı olarak taraf olup, alacaklının takip talebinde taşınmazdan tahliye isteminin bölünemez borç olması nedeniyle, kiracılar arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan, mahkemece HMK. mad. 124 uyarınca, takip alacaklısına süre verilerek şikayetçiyi takibe borçlu sıfatı ile dahil etmesinin istenmesi gerektiği-
Dava konusu aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın, davalı erkek eş tarafından satıldığı ve daha sonra alıcı tarafından bir başka kişiye satıldığı anlaşıldığından, dava sonucunda verilecek taşınmazı davalı eşten ilk defa satın alan ve son tapu kayıt malikine taşınmazı satış yoluyla devreden kişinin de hak ve hukukunun etkileneceği, mahkemece taşınmazı ilk satın alanın da davaya katılımının sağlanması gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişinin, borçlu eşi hakkında başlatılan takipte, "taşınmazın aile konutu olduğu" gerekçesiyle yaptığı başvuru İİK. mad. 135/2 kapsamında çıkarılan tahliye emrinin iptaline ilişkin olup, şikayetçinin tahliyeyi engelleyecek resmi belge sunamadığı ve açılan/açılacak "aile konutuna şerh konulması"na ilişkin bir davanın sonucunun şikayetçiye "tahliye emrine itiraz hakkı vermeyeceği" anlaşıldığından şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişinin, borçlu eşi hakkında başlatılan takipte, "taşınmazın aile konutu olduğu" gerekçesiyle yaptığı başvuru İİK. mad. 135/2 kapsamında çıkarılan tahliye emrinin iptaline ilişkin olup, şikayetçinin tahliyeyi engelleyecek resmi belge sunamadığı ve açılan/açılacak "aile konutuna şerh konulması"na ilişkin bir davanın sonucunun şikayetçiye "tahliye emrine itiraz hakkı vermeyeceği" anlaşıldığından şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine yönelik açılmış bir dava ve aile mahkemesince bir belirlemenin bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye, tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-