Davalının emekli olduğu aylık 1850,00 TL emekli maaşının bulunduğu ve nafaka talep edilen müşterek çocukların 1995 doğumlu ikizler olup lise öğrencisi oldukları tarafların ekonomik durumları dikkate alındığında aylık 500,00’er TL nafakaya hükmedilmesinde isabet olmadığı, mahkemece, TMK’nun 4. maddesi gereğince hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesinin gerekeceği-
Davalının bir hanımla gönül ilişkisi yaşadığı sabit olup, davacının ayrı yaşamada haklılığının kanıtlandığı, davacının ev hanımı olduğunun, gelirinin bulunmadığının, davalının ise astsubay olduğunun, lojman kirası ödediğinin anlaşıldığı, tarafların ekonomik - sosyal durumları, ihtiyaçları, nafakanın niteliği, ortak çocuk Masal'ın 27/01/2012 doğumlu olması, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alındığında, davacı ve ortak çocuk için takdir edilen tedbir nafakası miktarları fazla olup, TMK 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu-
İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının üç ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu, alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından mahkeme tarafından borçlunun şikâyetinin kabulüne karar verilmesinin gerekeceği- Mahkemece; "aynı ilamda hüküm altına alınan maddi ve manevi tazminat, yargılama giderleri, vekâlet ücreti ve işlemiş yasal faizlerden oluşan alacak kalemleri için tek bir takip yapılabileceği gibi ayrı ayrı takip yapılmasının mümkün olduğu ve aynı dosya ile ilamlı icra takibini zorunlu kılan yasal bir düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesiyle" şikayetin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kocanın açtığı terk hukuki sebebine dayanan davanın kocanın eşini evden kovduğu, ancak kadının terk ihtarına uyarak ortak konuta döndüğü, bu suretle dava koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmış olup,. fiili ayrılık döneminde de davalı kadının bir kusurlu davranışı iddia ve ispat olunmadığından eşini evden kovan kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Somut olayda dava Aile Mahkemesinde açılmış, Erzurum Aile Mahkemesinin 2009/170 Esas, 318 Karar sayılı ilamıyla hükmolunan görevsizlik kararının temyizsiz kesinleşmesiyle Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılarak temyize konu hükmün oluşturulduğu, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesinin; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK.nun m.118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağladığı, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanmasının gerekeceği-