İİK. 40 uyarınca, alacaklının iade etmesi gereken miktardan haberdar edilmesinin bir muhtırayla sağlanması gerektiği- Alacaklının muhtıra tebliğine rağmen bu parayı iade etmemesi hâlinde temerrüdün oluşacağı ve kendisinden "yasal faiz" istenebileceği- Borçlunun "ödeme tarihinden itibaren faiz" isteğinin "genel mahkemede" açılacak ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı- Alacaklının iade etmesi gereken paraya, muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren (muhtıra ile süre verilmiş ise bu süreden sonra) uygulanacak faiz oranı "yasal faiz" olup, takip hukukuna göre gerçekleştirilen eski hâle iade içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin "ticarî iş" olduğu dikkate alınarak faiz oranının belirlenemeyeceği-
Dava konusu yazının yayın tarihi, haberin veriliş biçimi, kullanılan ifadeler ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının makul olup objektif ölçülere göre takdir edildiğinden fazla olmadığı-
Maddi tazminata, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerine ve TMK.m.4 hakkaniyet ilkesi ile TBK.m.50-51 hükümlerine göre belirleneceği- Yoksulluk nafakasına ise tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına ve Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre belirleneceği-
Mahkemece ecrimisilin tamamı üzerinden davanın kabul edilmesi gerekirken, dava kısmen kabul edilerek davacının tapudaki payı oranında ecrimisile hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiği- Mahkemece karşı davanın yalnız zorunlu masraflar yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, bozma ilamında davalıların iyileştirme bedelinin isteyebileceği yönündeki ifadenin usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davacıların ölenin eşi, çocuğu ve anne-babası olmaları, kazanın oluşumunda murisin kusurunun bulunmayışı, davalıların ise kusurlu bulunmaları, olayın gerçekleşme biçimi, olay tarihi dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarı az olduğu-
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesinin amaçlanması ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerekeceği, somut olayda, davalı işleten şirket vekilinin temyiz itirazının kabulüyle davacılar için takdir olunan manevi tazminatın bir miktar fazla olduğunun görüldüğü ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın davalı işleten şirket yararına bozulması gerektiği-
Mahkemenin kararı, manevi tazminat miktarı dışında diğer yönlerden kesinleşmiş olup hüküm sadece manevi tazminat miktarı bozulmuş olmakla, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda, manevi tazminat dışındaki diğer yönlerden (ve fer'ileri olan yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti yönlerinden de) karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği- Hakimin manevi tazminat yönünden takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, buna göre takdir olunan manevi tazminatın “bir miktar fazla” olduğunun görüldüğü ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntüleri ifşa etme, kişilerin huzur ve sükununu bozma eylemleri nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davada olay tarihi, olayın gerçekleşme biçimi, davalının eylemi gerçekleştirmedeki yoğun kastı göz önüne alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğu- Haksız fiilde, zarar eylemin gerçekleştiği tarihte meydana gelmiş olup faiz başlangıcının da haksız fiil tarihi olduğu-
Boşanmada manevi tazminatın amacının, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu; onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği, bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdirinin, müesseseyi amacından saptıracağı- Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğu- Açıklanan bu ilkeler gözetildiğinde davalının yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğu, TMK'nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerektiği-
Kocanın reddolunan davasındaki kesinleşen ret kararı ile kadının davadaki kusursuzluğu da kesinleşmiş olduğundan, bölge adliye mahkemesince davasının reddine karar verilen ve bu red kararını istinaf etmeyen davacı kocanın kusur yönünden istinafı sonucunda davalı-karşı davacı kadına kusur yüklenmesi isabetli midir?