Sentlere dayalı takip yapan davacının rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yaptığı takipte rehinli malların paraya çevrilip çevrilmediği, taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise davacının bu mallardan alacağını tahsil etme imkanı bulunup bulunmadığı yani borçlunun aciz halinin varlığının tesbiti gerektiği- Bir başka icra dosyasındaki alacak yönünden de aynı tasarrufların iptalini istenmesinin davanın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve bu konuda ıslah yapılabileceği, ancak, İİK 284 ve 280/1 son cümlesine göre 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan, bu icra dosyası ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasının, alacağın olmadığından değil, borçlunun bu borca itirazı olmadığı diğer bir değişle hukuki yarar yokluğundan red edildiği, dolayısı ile davacının alacağının varlığının ve takibin kesinleştiği, bu halde mahkemece, işin esasına girilerek, tasarrufun iptali için gerekli koşulların varlığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK 277 vd. uyarınca nam-ı müsteair niteliğindeki işlemin iptali istemiyle açılan davada, davacı "dava konusu aracın borçlunun parası ile oğlu adına alındığını, davalının bu aracı alım gücü olmadığını, borçluya ait araçların satış parası ile borçlu tarafından alındığını" iddia ettiğinden, mahkemece aracın alındığı tarih itibari ile davalının gelir durumu, aldığı maaş, aracın o tarihteki değeri ve dava konusu araçların borçlu ve kızı adına olan bu araçların hangi tarihte, hangi bedel ile satıldıkları araştırılarak, dava konusu aracın kimin geliri ile alınabileceğinin tespiti gerektiği-
Davalı borçlu şirketin tespit edilen adreslerinde haciz yapıldığının; haciz tutanaklarında da; borçlu şirketin ve borçlu şirkete ait haczi kabil malın bulunmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı, İİK'nun 105/2 maddesine göre haczi kabil mal bulunmaz ise haciz tutanağı İİK'nun 143. maddesindeki aciz belgesi hükmünde olduğundan, borçlu şirketin aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Haciz ihbarnamesine verilen cevaplar incelendiğinden, davacının alacağının sıraya kaydedildiği belirtildiğinden, davacının alacağını tahsil imkanı olup olmadığı netleşmemiş olduğu ve bu halde, ödeme nedeniyle konusuz kalan davada, davacının tasarrufun iptali davası açmakta haksız olduğu söylenemeyeceğinden, aleyhine yargılama gideri hükmedilemeyeceği-
Davacı sunduğu belgelerle borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce olduğunu ispatlayamamışsa da, dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan davacıya bu delili hatırlatılarak, davacının bu delil hakkını kullanmak istemesi halinde, usule uygun olarak eda edilecek yemine göre karar verilmesi, aksi durumda  davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-Dava ön koşul yokluğundan reddedilmesi halinde, davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mirasın reddine dair işlem ile terekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal para vs. değerler karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçeceğinden borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufunun diğer iptal koşullarının oluşması halinde iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu-
Dava açıldıktan sonra davalı borçlu şirketin iflasına karar verilmesi halinde, iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi; kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK’nun 245 ve 255/2 maddeleri gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek davanın esasının incelenmesi ve hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği-
Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
Davalı borçlu şirketin tespit edilen adreslerinde haciz yapıldığının; haciz tutanaklarında da; borçlu şirketin ve borçlu şirkete ait haczi kabil malın bulunmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı, ayrıca her ne kadar davalı borçlu şirkete ait taşınmazlara haciz konulmuşsa da; bu taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizlerin bulunduğu, böylece davacının alacağını karşılamaktan uzak olduğu da görüldüğünden, borçlu şirketin aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği- Uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı çeklerin ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-