Mirasın reddine dair işlem ile terekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal para vs. değerler karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçeceğinden borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufunun diğer iptal koşullarının oluşması halinde iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu-
Dava açıldıktan sonra davalı borçlu şirketin iflasına karar verilmesi halinde, iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi; kesinleşmiş ise ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından 10 gün sonrasına kadar iptal davasının durdurulmasına karar verilmesi ve davacı alacaklıya İİK’nun 245 ve 255/2 maddeleri gereğince davayı takip konusunda aldığı belge varsa sunması için süre verilmesi, sunulduğu takdirde davanın esasının incelenmesi, sunulmadığı takdirde davanın iflas idaresine ihbarı ile taraf teşkilinin sağlanması ve iflas idaresinin huzuru ile davaya devam edilerek davanın esasının incelenmesi ve hükmün iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği-
Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
Davalı borçlu şirketin tespit edilen adreslerinde haciz yapıldığının; haciz tutanaklarında da; borçlu şirketin ve borçlu şirkete ait haczi kabil malın bulunmadığının tespit edildiğinin anlaşıldığı, ayrıca her ne kadar davalı borçlu şirkete ait taşınmazlara haciz konulmuşsa da; bu taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizlerin bulunduğu, böylece davacının alacağını karşılamaktan uzak olduğu da görüldüğünden, borçlu şirketin aciz halinin gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği- Uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı çeklerin ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
Tarafları ve davacının davalı borçlu hakkında yaptığı icra takip dosyasının aynı olduğu; diğer tasarrufun iptali davasında da; kat’i veya geçici aciz belgesi sunulmadığından reddine karar verilmişse de, bu karar, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek bozulduğundan, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu icra takibi hakkında alacaklı tarafından alacak davası açıldığı ve bu davanın kesinleşmediği anlaşıldığından, mahkemece alacak davasının kesinleşmesi beklenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Eldeki davanın yargılamasında, yüksek mahkemece verilen ilamda davacının elinde aciz belgesinin ve geçici aciz belgesi niteliğinde bir haciz tutanağının olmadığı belirtilmişse de; bozmadan sonra alacaklı tarafından borçlunun ticaret sicil müdürlüğünde kayıtlı adresinde haciz yapıldığı ve İİK.'nun 105. maddesi niteliğinde olan bir haciz tutanağı dosyaya sunulduğu anlaşıldığından, ön koşul eksikliğinin giderildiğinin kabulü ile davanın esasına girilmesi gerekeceği-
Alacaklı davacının, borçlu davalıların kendisine olan borçlarını ödeyemediklerini ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile başka isim altında kurdukları şirkete malvarlıklarını aktardıklarını öne sürerek yapılan işlemlerin iptalini talep ettiği fakat dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinde hangi borçlular hakkında hangi danışıklı işlemler ile alacaklılardan mal kaçırdıklarını tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklamadığı- Davacı alacaklıların tasarrufun iptali davasını açtıklarında borçlu davalıların hangi tasarrufi işlemleri ile mal kaçırdıklarını açıkça bildirmeleri dava şartının, hak düşürücü sürenin sağlıklı bir biçimde incelenebilmesi, adil yargılama hakkı çerçevesinde yargılamanın sürdürülebilmesi ve silahların eşitliği ilkesi gereğince savunmanın buna göre yapılabilmesi için gerekli ve zorunlu olduğu-
TMK m. 605 vd uyarınca borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin gerektiği ve bu durumda, mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği, taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulamayacağı- TBK m. 19 gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında, davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan dava sonucu beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde, borçlu tarafından diğer davalı üçüncü kişiye satışı yapılan dava konusu bağımsız bölümün dava dışı bir dördüncü kişiye devredildiği anlaşıldığından, dava dışı dördüncü kişinin de davaya dahil edilip, taraf teşkilinin sağlanması ve mevcut delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının İİK 277- vd. uyarınca tasarrufun iptalini talep ettiği dava dilekçesinin sonuç kısmında BK 18 ve İİK 277'e göre değerlendirme yapılmasının talep etmesi halinde, dava "tasarrufun iptali davası" olarak açıldığından ve uygun ıslah dilekçesi ile TBK 19 gereği muvazaaya dayalı iptal davası olarak görülmesi talebinin bulunmadığından, davaya İİK 277 vd.'na göre tasarrufun iptali davası olarak bakılması gerektiği-