Mülkiyet ihale ile alıcıya geçtiğinden, bu andan itibaren mal fiilen teslim edilmemiş olsa da, mal teslim edilinceye kadar malın kıymetinin çoğalması ile semerelerinden yararlanan alıcının telef olması ile zararlı sonuçlarına da katlanacağı, alıcının; malın yok olmasına ya da zarar görmesine neden olmuş kişiler hakkında genel mahkemelerde tazminat davası açma hakkı bulunduğu gibi, malın korunmasında, kusuru bulunan icra dairesi görevlileri hakkında da idare aleyhine tazminat davası açma hakkı olduğun, icra müdürlüğünce ihale konusu menkulün mahallinde bulunmadığından tesliminin imkansız hale gelmesi halinde, yükümlü kişiler hakkında genel mahkemelerde dava açılması gerekirken, icra mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Taşınmaz üzerinde mükellefiyet bulunsa dahi icra müdürlüğünce satıştan önce mükellefiyet listesi düzenlenmemiş olmasının, ihalenin feshini gerektirmeyeceği, çünkü mükellefiyet listesi düzenlenmesinin, ihalenin feshi sebebi olarak İİK.’da öngörülmemiş olduğu-
Satış tarihi ile ilan tarihi arasında bir aylık süre bulunmasına ilişkin kural taşınmaz ihalelerinde uygulanması gereken yerleşmiş bir uygulama olup, menkul ihalelerinde bu kuralın uygulanmayacağı; mahkemece temsil kayyumunun davaya icazet verdiği şikâyetçi şirket yöneticisinin dilekçesinde ileri sürdüğü diğer ihalenin feshi sebepleri incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçluya icra emri tebliğ edildikten sonra icra emrinde belirtilen ödeme süresi geçmeden borçluya ait taşınır ve taşınmaz mallar ile hak ve alacakların haczedilemeyeceği (İİK 37)- Mahkemece öncelikle tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulüne ilişkin icra mahkemesi kararının kesinleşmesi beklenmesi, kesinleşmesi durumunda, icra emri tebliğ tarihi olarak kabul edilen tarihten önce taşınmazlara uygulanan haciz İİK 37'ye aykırı olacağından ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
K. taktirine itiraz edilmesine rağmen satışın yapılmış olmasının mahkemece satışın durdurulmasına karar verilmediği sürece tek başına ihalenin feshi nedeni olmayacağı, bu durumda kıymet taktirine itiraza ilişkin ileri sürülen hususların icra mahkemesince değerlendirilerek, satışa konu taşınırın satışa esas alınan muhammen bedelinin doğru olup olmadığı denetlenerek, bedelinin gerçek değerin altında olup olmadığının tespiti gerekeceği-
Vekil ile takip edilen ihalenin feshi davalarında "maktu" vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken "nispi" vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Şikayet konusu taşınmaza haciz konulduğu tarih itibariyle, borçlu hissesinin 48/142 olduğu anlaşılmakla icra müdürünün haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmadığını, haciz tarihinde borçlu adına gözüken 48/142 hissenin mahkeme kararı ile yarısının üçüncü kişi adına tescil edilmesinin, haczin kaldırılmasına karar verilmediği sürece haczi geçersiz kılmayacağını, mahkeme kararı ile üçüncü kişiye geçen kısım hacizle birlikte intikal edeceğinden haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olan 48/142 hissenin satılmasında yasaya aykırılık bulunmadığını, bu halde taşınmazın satışa çıkarılan 48/142 hissesinin ihale alıcısı adına tescilinin gerekli olduğunu, ilgilinin dilerse kendisine ihale edilen hisse üzerinden tescil işlemi yapmayan tapu müdürlüğü işlemi ile ilgili olarak yasal yollara başvurabileceğinden ihalenin feshi isteminin reddedilmesi gerekeceği-
Satışa konu mala ilişkin verilerin İİK. mad. 126/4 gereğince, Adalet Bakanlığı tarafından belirtilen elektronik ortamda ilanı ve katılımcıların teklif verebilmesine hazır hale getirilip getirilmediğinin araştırılarak ihalenin feshi istemi hakkında karar verilmesi gerekeceği-
İhalenin feshi davalarında verilen görevsizlik ve yetkisizlik kararlarının kesin olduğu-
İhalenin yapılacağı yerin satış ilanında yazılı olması ve tanık beyanının soyut ifadelerden öteye gitmemesi, borçlu ve ilgililer tarafından kolluk kuvvetlerine başvurulduğunun da ileri sürülmediği nazara alındığında, borçlunun ihaleye fesat karıştırıldığı yönündeki iddiasının kanıtlanamadığının kabul edilmesi gerekeceği-