Kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, takibe konu alacağın konut finansmanından kaynaklandığı da dikkate alınarak, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen davacı aleyhine %20 para cezasına hükmedilmesi gerekeceği-
İİK'nun 134/2. maddesinin son cümlesinde; işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde, para cezasına hükmolunamayacağı öngörülmüş olup, anılan taşınmaz yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle işin esasına girilmeksizin istemin reddi gerektiğinden ve bu durumda para cezasına hükmedilemeyeceğinden, mahkemece para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, İİK.nun 134/2.maddesinde yer alan oranın yüzde yirmi olarak uygulanacağı, Yasa'nın bu hükmü emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re’sen uygulanması gerekeceği, kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, takibe konu alacağın konut finansmanından kaynaklandığı da dikkate alınarak, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen davacı aleyhine %20 para cezasına hükmedilmesi gerekirken, para cezasının %10 olarak tayininin yasaya aykırı bulunduğu-
İhalenin feshi talebinde bulunan şikayetçinin, satışın yapıldığı takip dosyasında borçlu olarak gösterilmiş ise de, satış kararından önce alacaklının bu şikayetçi yönünden takipten vazgeçtiği, bu durumda şikayetçinin satış dosyasına taraf olmadığı gibi ihale konusu taşınmazın tapu sicilinde ilgili sıfatı da bulunmadığından, öte yandan şikayet konusu ihaleye de pey sürmek suretiyle katılmadığından, ihalenin feshini istemesine yasal imkanın olmadığı, bu durumda şikayetçinin aktif husumet ehliyeti bulunmadığından işin esasına girilmeden mahkemece istemin reddi gerekeceği- Şikayete konu satış ilanı tebliğ evrakı üzerinde; tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından TK'nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; dağıtıcının kendiliğinden satış ilanı tebliğ işlemini TK'nun 21/2. maddesi uyarınca yapmasının 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği hükümlerine aykırı olduğu- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının sicile tescil koşuluna bağlı olduğu- hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamayacağı ve mülkiyetin nakledildiğinden söz edilemeyeceği- Taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan hallerin TMK. mad. 705/2 hükmünde “miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer haller” olarak sayıldığı ve eldeki davada, cebri satış sonucu mülkiyetin tescilsiz olarak hak alıcısı davacıya geçtiğinin kabul edildiği- Mülkiyeti tescilsiz olarak kazanan kişinin tescilden önce de bir malikin sahip olduğu bütün hak ve yetkilerden yararlandığı fakat bu hak ve yetkilerin mülkiyet hakkı tapuya tescil edilmedikçe iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceği- Mülkiyetin tescilsiz kazanımında sonradan yapılan tescilin sadece bildirici mahiyeti olup tescile dayanmayan kazanımda malikin tescilden önce de mülkiyet hakkından doğan bütün hak ve borçlara sahip olacağı ancak tescil yapılmadıkça tasarruf işlemlerinin yapılamayacağı- Cebri icra yoluyla ve açık arttırma suretiyle yapılan satışların sonucunda bir taşınmazın satın alınması halinde dahi, TMK. mad. 932 hükmüne dayanılan tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava açılabileceği- Usulsüzlüğü iddia edilen işlemlere ihale alıcısı davalının katkısının bulunması halinde oluşan sicilin yolsuzluğundan söz edilebileceği-
İhalenin feshi talebinde bulunan şikayetçi bankanın, ihaleye konu araç üzerinde rehni bulunan takip alacaklısı olduğu ve ihaleye konu aracın satışını talep etmediği görülmekle, ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olmadığı görüldüğünden, şikayetçinin aktif husumet ehliyeti bulunmadığından mahkemece işin esasına girilmeden istemin reddi gerekeceği-
Davanın dava dilekçesinin tevzi edilerek kaydedildiği tarihte açılmış sayılacağı- 7 günlük yasal süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılan ihalenin feshi davasının görülmesi gerektiği-
"Tebligat çıkarılan adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılmasına" dair meşruhat bulunmadan yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- İhalenin feshi isteminin, dava olmayıp "şikayet" niteliğinde olduğu, hasım yanlış gösterilse veya hiç gösterilmese bile şikayet reddedilmeyip doğru hasım davaya dahil edilip tebligat yapılmak suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekeceği- Borçlu tarafından açılan ihalenin feshi isteminin yasal hasmının alacaklı ve ihale alıcısı olduğu-
İhale konusu taşınmazlardan 6 Parsel 3 bağımsız bölüm numaralı olanının 33.000,00 TL muhammen bedel ile satışa çıkarıldığı ve 90.500,00 TL üzerinden ihale edildiği, 12 Parsel sayılı olanının ise, 179.250,00 TL muhammen bedel ile satışa çıkarıldığı ve 203.500,00 TL üzerinden ihale edildiği görüldüğünden, anılan taşınmazlar yönünden zarar unsuru gerçekleşmemiş olup, şikayetçinin, İİK'nun 134/8. maddesi kapsamında kendi menfaatinin muhtel olduğunu ispatlayamadığından ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı- Şikayetçi borçlu adına gönderilen 24.12.2015 tebliğ tarihli satış ilanı tebligatının incelenmesinde; tebliğin "muhatabın çarşıya gitmesi nedeniyle aynı konut altında birlikte ikamet ettiklerini çalıştığını ehliyetli ve reşit olduğunu beyan eden oğluna tebliğ edilmiştir." şerhi verilerek TK’nun 16. maddesine göre yapılmak istendiği, buna göre, tebliğ işlemi şeklen usulüne uygun olsa da, şikayetçi borçlunun, tebligatı alan oğlu ile birlikte aynı çatı altında yaşamadıklarını ileri sürmesi karşısında, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece; şikayetçi, tebliği alan oğlu ile birlikte oturmadığını ileri sürmek suretiyle tebligat mazbatasında belirtilen maddi olguların aksini iddia ettiğine göre, borçlunun bu iddiası ile ilgili deliller toplanarak ispatlamasına imkan tanınması, satış ilanının tebliğ tarihi itibariyle tebligat gönderilen adreste borçlunun oğlunun borçlu ile beraber oturup oturmadığının, gerektiğinde zabıta araştırması da yapılarak incelenmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
HMK. mad. 297/1-c uyarınca, bir gerekçeli karar mevcut değil iken, tashih şerhiyle bu usuli eksikliğin giderilmesinin olanaksız olduğu-