Yeni Tapu Sicili Tüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği 17.8.2013 tarihten itibaren, ilgililerin mahkemeye müracaat etmeden önce, ilk olarak tapu müdürlüklerine prosedüre uygun şekilde başvurmasının kaçınılmaz olduğu, prosedür izlenmeden mahkeme önüne getirilen davanın dinlenebilme olanağı olmadığı-
Tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine-
Tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine-
Tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine-
İkrah ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile miras payları oranında mirasçılar adlarına tescil isteğine ilişkin açılan davada, TMK. mad. 701-703 düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmayıp mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu- Uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği(TMK. mad. 702)- Mirasbırakanın davacı H.A. ile davalı N. dışında mirasçısı olan ve davaya dahil edilen mirasçılardan Şeref'in, dahili dava dilekçesi tebliğ edildikten sonra davanın reddini savunduğu gözetilerek terekeye TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerektiği- Davacının 1021 parsel sayılı taşınmazı için ikrah, 652 parsel sayılı taşınmaz için ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu halde mahkemece, 1021 parsel sayılı taşınmaz için hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek muris muvazaası yönünden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş olmasının doğru olmadığı- Mirasbırakan H.Ü.'ın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davaya dahil edilen mirasçı Şeref'in davaya muvafakat etmediği gözetilerek miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığı gibi 1021 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davada ikrah hukuksal nedenine dayanıldığı halde hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olduğu- Her davalı için ayrı hukuksal nedene dayanılarak dava açıldığından davalılar yararına ayrı ayrı vekâlet ücretinin takdir edilmesi gerektiği- 
Elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, şayet yasa veya elbirliği ( iştirak ) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların ( iştirakçilerin ) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu bulunduğu-
Tapu kayıtlarında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine-
Ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine davalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin açılan davada, yargılama sırasında davacının ölümüyle terekesinin el birliği mülkiyetine tabi olması nedeniyle, davaya tüm mirasçıların katılımı ya da olurlarının sağlanması veyahut davanın tereke temsilcisi huzuruyla yürütülmesi yasal bir zorunluluk olduğu- TMK. mad. 701 ile 703'te düzenlenen mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı olmayıp mülkiyetin bir bütün olarak ortaklardan tümüne ait olduğu- Uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği (TMK. mad. 702/2)- Yargılama sırasında ölen davacının mirasçılarından bir kısmının yapılan tebligata rağmen duruşmalara gelmedikleri, böylece tüm mirasçıların davaya muvafakatinin sağlanamadığından, miras şirketine TMK. mad. 640 uyarınca işlem yapılması, ondan sonra işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken; anılan husus göz ardı edilerek verilen kararın isabetsiz olduğu-