Davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacının ............ tarihinden sonra, orman şerhini görerek taşınmazı ................ tarihinde satın alması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
Dava, çekişmeli taşınmazların kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir...
Dava, çekişmeli taşınmazların kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir...
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir...
5. HD. 14.09.2022 T. E: 2021/9339, K: 11939
Davacı tarafından taşınmaza özgü olarak düzenlenen vekaletnamede açıkça “taşınmazda bulunan hak ve hisselerimin tamamını veya bir kısmını dilediği kişi veya kişilerce dilediği bedel ve şartlarla ipotekli (65.000. TL ipotek bedelli) olarak satmaya” ifadesine koyu renkli yazı ile yer verilmiş olup somut olayda satış işlemini gerçekleştiren tapu memurlarının vekaletnamenin okunması ve değerlendirilmesinde gerekli özeni göstermediği, bu ifadeyi ve verilen yetkinin kapsamını sorgulama ve açıklattırma yoluna gitmediği dikkate alındığında tapu memurlarınca işlemin yöntemine uygun olarak gerçekleştirildiği yönünde tespitlere katılmanın mümkün olmadığı, bu nedenle ilgili tapu memurlarının kusurlu davranışları nedeniyle davalı Hazine'nin de davacının zararından sorumlu tutulması gerektiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Dava konusu olayda satışın yapıldığı tapu idaresinin iş yoğunluğu, çalışma ortamının koşulları gözetildiğinde, TBK’nın 51. maddesi uyarınca, davalı yararına takdir edilecek uygun bir indirim yapılması gerekeceği- Mahkemece davalı yönünden davacının maddi tazminat istemi kısmen reddedildiğine göre, kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, reddedilen miktar üzerinden, davacı lehine belirlenen ücreti geçmeyecek şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Belirsiz alacak davası olduğu dava dilekçesinde belirtilerek açılan tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın tazminine ilişkin davada; bilirkişi raporu ile alacağın miktarının belirlenmesi üzerine verilen artırım dilekçesinin ıslah olmadığı gibi bu artırım sebebiyle zamanaşımının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği-
Veraset ilâmına dayanarak gerçekleştirilen taşınmaz satış işleminden doğan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemi ilişkin eldeki davada, Devletin sorumluğuna ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı- Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu anlaşıldığından, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
TMK'nin 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı TBK'nun 146. maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmekle; Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararı gereği, 18.11.2009 tarihinden önce zaman aşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 9 yıl 11 ay 24 gün sonra açılan eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen karar isabetli olacağı-