Takibe konu ilam TMK 1007. maddesi kapsamında alacaklıya ait tapu kaydının iptali ve orman vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline ilişkin karar nedeniyle tazminata ilişkin olup bu kararın icrası için kararın kesinleşmesinin gerekmediği ve bu nedenle karar tarihinden itibaren hükmedilen tazminata yasal faiz işletilebileceği-Anayasa'nın 46/son maddesine göre kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan artırma bedellerine kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı uygulanacağı öngörülmüşse de, takibe konu ilamda hükmedilen tazminat kararı için de söz konusu faiz oranının kıyas yolu ile uygulanmasının mümkün olmadığı, takibe konu ilamda başka bir faiz oranına hükmedilmediği takdirde yasal faiz uygulanması gerektiği, hükmün icra mahkemesince yorum yolu ile değiştirilemeyeceği-
Dava konusu taşınmazın tapu kaydına satış tarihinden sonra işlemle “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinde kalmaktadır” şeklinde şerh konulduğu, eldeki davanın ise 09.08.2021 tarihinde açıldığı anlaşıldığından mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmadığı-
Uyuşmazlık; tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine konu eldeki davada, dava konusu 287 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen bölümünün 2/B çalışması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacıların tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı zararlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır..
Dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığının beyanlar hanesine şerh düşüldüğü ve bunu görerek taşınmazı devralan davacının iyi niyetli olduğundan ve dürüst davrandığından söz edilemeyeceğinden, davacının tapusunun kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebiyle bir zararın oluştuğu kabul edilse bile bunun tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklanmadığının kabulü gerektiği-
TMK 1007 uyarınca tazmini istemine ilişkin davada, dava konusu taşınmazların değeri belirlenirken dava tarihine göre değerlendirme yapılması gerekirken, tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline ilişkin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak değer belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulamayacağı-
Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007.maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istemine ilişkindir...
Arazi niteliğindeki taşınmaza bedel belirlenirken değerlendirmenin 18.12.2018 tarihi itibarıyla yapıldığı gözetilerek, ........... İlçe Tarım Müdürlüğünden 2018 yılına ait; yörede uygulanan mutat münavebe ürünlerinin neler olduğu sorulup, bu münavebe ürünleri esas alınarak gelir metoduna göre değer biçilmesi gerekirken, paydaş dosyasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen m² birim değeri üzerinden değer tespit edilmesinin doğru olmadığı-
TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan davalarda, taşınmazın değeri Kamulaştırma Kanunu'nun 11. maddesindeki yönteme göre belirlenir. Kamulaştırma Kanunu'nun 11/1-g maddesine göre arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması, değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması ve kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer biçilmesi gerekeceği- Taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re'sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından yeniden oluşturularak bilirkişi kurulu marifetiyle mahalinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Dava konusu taşınmazın yerel mahkemenin ilâmı ile 925,83 m²lik kısmının tapusunun iptaline karar verildiğinden 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince iptal edilen alanın bedeline hükmedilmesi gerekirken, arta kalan bölümünün konumu, yüzölçümü ve geometrik şekli dikkate alınarak değer düşüklüğü hesaplanmak suretiyle fazla bedel tespitinin doğru olmadığı- Dava konusu taşınmazın ada ve parsel numaralarının infazda tereddüt yaratacak şekilde yanlış yazılmasının doğru olmadığı- Davacının adının infazda teredüt yaratacak şekilde karar başlığında yanlış yazılmasının doğru olmadığı-
Davacının dava konusu taşınmazlardaki paylarını işbu davanın açılmasından önce satış işlemi ile dava dışı kızına sattığı anlaşılmakta olup, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisinde kalan kısımlarının satış sözleşmesi kapsamında kalıp kalmadığının tespiti amacıyla sözü edilen satış işlemine ilişkin resmi senet ilgili Tapu Müdürlüğünden getirtilerek, davacının davanın açıldığı tarih itibarıyla aktif husumet ehliyetine sahip olup olmadığı denetlenmeden eksik incelemeyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-