İlama konu alacak faiz alacağı olduğundan, bu alacağa mahkeme karar tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı-
Haciz tarihi itibariyle taşınmaz malikinin şikâyetçi üçüncü kişi olduğu, bu taşınmaz üzerinde ilerde borçlu lehine doğacak bir hakkın haczi mümkün olmadığı, borçlu ile şikâyetçinin düzenlediği kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak, ileride koşullar tahakkuk ettiği taktirde, borçlu adına tescili yapılacak yer için haciz konulması usulsüz olduğu, şikâyetçinin tapu kaydı malikin olması nedeniyle şikâyette hukuki yararı bulunduğu mahkemece, şikâyetin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi isabetli olduğu-
Her ne kadar mahkemece tazminata hükmedilmiş ise de temeldeki davanın konusunun gayrimenkulün aynına ilişkin olduğu, HMK'nın 367/1 maddesi uyarınca ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı, bu nedenle mahkemenin bu konudaki değerlendirmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davalı vekilinin ................ tarihli dilekçe ile dayanak ilamın onadığını ve davanın konusuz kaldığını belirtmiş ise de şikayet konusunun takip tarihi itibari ile değerlendirilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin bu yöndeki talebinin yerinde görülmediği-
Bila tebliğ iade edilen tebligatta komşu ismi bulunmadığı gibi kapıya haber kağıdı da yapıştırılmadığı, bu suretle iade tebligat usulsüz olduğundan buna dayalı olarak TK'nın 21/2. maddesi gereğince yapılan tebligatın da geçersiz olduğu-
Borçlunun takip talebinde gösterilen bilinen adresine çıkarılan ödeme emri tebligatı iade edilmiş olmasının, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine tebligat yapabilmek için yasal şartları oluşturduğu,muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanun'unun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde tebliğ memuru tarafından kendiliğinden ilgili Kanun'un 21/2 nci maddesi uygulanarak tebliğ edildiğinden tebligatın bu hâli ile usulsüz olacağı- Sıra cetvelinde kendisinden önce yer verilen başka bir alacaklının icra dosyasında borçluya yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığını belirterek sıra cetveline itiraz etmesi mümkün olduğu-
Adi ortaklıklarda, ortaklardan birinin kişisel borçlarından dolayı hakkında icra takibi yapılması halinde, borçlu ortağın kar veya tasfiye payı belirlenmeden ortaklığa ait mevcut bir hakkın haczine karar verilemeyeceği-
Şikayetçinin ihalenin feshi isteminin yukarıda ayrıntısı yazılı taşınmaz yönünden zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiği-
Davanın, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin iptali ve ödenen bedelin iadesi davası olduğu, takibe konu ilamın eda hükmünü içeren alacak davasına ilişkin olduğundan infazı için kesinleşmesi gerekmediği-
Bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın senette tahrifatın olduğu ya da olmadığı sonucuna varılamayacağı- Davacı tarafa usulüne uygun olarak kesin süre süre verilmesine rağmen bilirkişi ücretinin kesin süre içinde yatırılmadığından bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar vermek gerektiği- Borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklının, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapabileceği, alacaklının tercih hakkını bu takip türünden yana kullandığı, senedin teminat senedi olduğu iddia edilmiş ise de senet metninde açıkça teminat ilişkisine dair bir ibare bulunmadığı gibi bu hususta ayrı bir yazılı delil de sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra müdürlüğünün verdiği karardan dönmesi her ne kadar mümkün değil ise de, müdürlüğün hatalı karar verdiğinin farkına varması halinde, hukuka aykırı işlem tesisine meydan verilmemesi açısından, usul ekonomisi ilkeleri takip hukukunda da uygulanacağından, verdiği hatalı kararı düzeltmesinin mümkün olduğu-