Takip dayanağı ipotek, limit (üst sınır) ipoteği niteliğinde olup, alacaklı ve borçlular arasında cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayrinakdi bir kredi ilişkisi bulunmadığı gibi, alacaklının da kredi veren kuruluş (banka) niteliğini haiz olmadığı anlaşıldığından, İİK. mad. 150/ı uyarınca, icra emri gönderilemeyeceği-Takip konusu ipotek, (İİK. 149) kesin borç ipoteği mahiyetinde olmadığından, temlik alan tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi yapılamayacağı ve bu hususun İİK. mad. 16/2. uyarınca süresiz şikayete tâbi olduğu ve mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği-
Ödeme emrinin tebliğinden sonra, ancak hacizden önce vazgeçme beyanında bulunulduğu dikkate alınarak, borçludan (492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 23. maddesi hükmü doğrultusunda) takip safhasına göre, tahsil harcının yarısının (% 2,27 oranında) tahsili gerekirken, %4,55 oranında tahsil harcı alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece; şikayete konu taşınmaz tapuda borçlu adına kayıtlı olmadığından ve taşınmazın tapu kaydına İİK'nun 85. vd. maddelerine uygun konulmuş bir haciz de bulunmadığından, meskeniyet şikayetinin reddi gerekeceği-
İcra müdürlüğünce, tapu sicil müdürlüğüne, ilgili kurum ve bankalara 'haczin fekkedildiğine' ilişkin bildirim yapılması üzerine, eski tarihli hacizlerin kalkmış olacağı- Hukuk sistemimizde haczin ihyası, şeklinde bir müessese bulunmadığından fekkine karar verilen haczin, eski tarihli konulmasının mümkün olmadığı-
Her ne kadar takip, alacaklı tarafından, tedbir kararından sonra başlatılmış ise de, tedbir kararının alacaklıya tebliğ edildiği veya takipten önce herhangi bir şekilde tedbir kararının varlığından haberdar olduğu yönünde belge sunulmadığından, icra takibinin, tedbir kararı içeriğine aykırı olması sonucunun oluşmasında alacaklıya atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı, o halde mahkemece, haksız olarak hakkında şikayet yoluna başvurulmasına sebebiyet vermeyen alacaklı aleyhine, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Adi ortaklığın aktif ve pasif dava ehliyeti bulunmadığından, takibin veya davanın bütün ortaklar aleyhinde açılmasının zorunlu olduğu, taraf ehliyetinin kamu düzeninden olup mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması gerekeceği, öte yandan, Yasa'nın emredici kuralından kaynaklanan ve bir hakkın yerine getirilmemesi ile ilgili bulunan bu husus hakkında ortaklardan her birinin İİK'nun 16/2. maddesi gereğince süresiz şikayet hakkı olduğu gibi, bu hususun mahkemece de re’sen gözetilmesi gerekeceği, o halde, mahkemece şikayetin kabulü ile adi ortaklık hakkında yapılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının ‘haciz koydurduğu borçluya ait taşınmazın, hacizli olarak üçüncü kişiye satıldığı ve üçüncü kişinin başvurusu üzerine, icra dairesince, İİK. mad. 106-110 gereğince hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği’ni belirterek yaptığı başvurunun ‘bir hakkın yerine getirilmemesi’ ile ilgili olduğu ve süreye tâbi olmadığı-
Açıkça itiraz ve şikayetten vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesinin itiraz ve şikayeti konusuz kılmayacağı, her dava ve şikayetin, davanın açıldığı (şikayetin yapıldığı) andaki şartlara göre değerlendirileceği-
İlamların infaz edilecek kısmı "hüküm bölümü" olduğundan, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, bu nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği-
Borçlu vekilinin borçlu asilden sonra dilekçe sunarak öğrenme tarihini değiştirmesi kabul edilemeyeceğinden, borçlunun, usulsüz tebliğ işlemini, icra mahkemesine başvurusunda bildirdiği tarih olan 01.07.2015 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda borçlunun 09.07.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra olduğu anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği-