Şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvurusu borcun itfa edildiğine ilişkin olup, İİK'nın 363/son maddesi kapsamında olmadığı ve İİK’nın 149/a-2 maddesine göre istinafın satışı durdurması için gerekli teminatın da depo edilmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Şikayetçi borçlunun takibin iptali talepli şikayet başvurusunda bulunduğu ancak ihale tarihinde henüz icra mahkemesinde yargılamanın devam ettiği, mahkemesince ........... tarihli ara karar ile takip tutarının %20’si oranında teminat tutarının icra kasasına depo edilmesi halinde takibin durdurulmasına karar verilmiş ise de icra dosyasına teminatın yatırılmadığı ve satışın durdurulması yönünde bir karar alınmadığı anlaşıldığından ihalenin yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
Takip dayanağı ........... Asliye Hukuk Mahkemesinin ........ sayılı ilamı ile davanın menfi tespit davası olarak açıldığı sonrasında istirdat davasına dönüştüğünün, ilamın kesinleşmediğinin, takibe ise ilamda hükmedilen alacak, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin konulmuş olduğunun görüldüğü, bu durumda ilamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda menfi tespite de hükmedildiğinden, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle ilamın kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği, o halde, ilk derece mahkemesinin şikayetin kabulü ile takibin iptaline ilişkin kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun Sosyal Güvenlik Kurumundaki alacaklarına haciz konulduğunun, aynı alacaklar üzerinde şikayete konu takip dosyası dışında da hacizler bulunduğunun, SGK tarafından borçlunun hesabında bulunan tutarın muhtelif tarihlerde icra müdürlüğüne gönderildiğinin, icra müdürlüğünce bu paraların bir kısmının dosya alacaklısına ödendiğinin, şikayetçi tarafından söz konusu bedel üzerinde kendilerinin de haczi olduğunun ve sıra cetveli yapılması gerektiği yönündeki taleplerinin reddine ilişkin icra müdürlüğü işleminin kaldırılmasını istediğinin anlaşıldığı, her ne kadar şikayet eden üçüncü kişi, icra dosyasının tarafı değil ise de, haciz alacaklısı olması nedeniyle aktif husumet ehliyetinin olduğu, ayrıca hacze iştirak eden alacaklılar, sıra cetveli yapılmadan sıra cetveline itiraz ya da şikayet niteliğindeki başvurularda bulunamayacaklarından, haciz koyduran alacaklıların sıra cetveli düzenlenmesini talep etmekte hukuki yararlarının bulunduğu, bu durumda ilgili yasal düzenlemeler uyarınca, icra müdürlüğünce sıra cetveli düzenlenmesi zorunlu olup, mahkemece, şikayetin icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılması gerektiğine karar verilmek suretiyle kabulü gerekeceği-
Mahkemece ek rapor alınarak asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek faizin yıllık %13,75 oranı üzerinden şikâyet konusu olan 27.11.2014 tarihli dosya hesabı tarihine göre hesaplattırılarak, direnme kararının borçlu tarafından temyiz edildiği de gözetilerek oluşacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile direnme kararının bozulduğunun, mahkemece bozmaya uyulmasına karşın hükme esas alınan bilirkişi raporunda %13.75 faiz oranı üzerinden yapılan hesaplama kapsamında şikayetin reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, mahkemece, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği şekilde asıl alacağa takip tarihinden itibaren şikayet konusu dosya hesabı tarihi olan 27.11.2014 tarihine kadar işleyecek faizin yıllık %13,75 oranı üzerinden hesaplama yaptırılarak, şayet ilk karardan aleyhe bir durum çıkması halinde borçlunun usuli kazanılmış hakkı da nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, şikayetin borçlunun kazanılmış hakkını ihlal edecek şekilde reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
103 davet kağıdının borçluya 29.5.2020 tarihinde tebliğ edildiğinin görüldüğü, ilgili mevzuat hükümleri dikkate alındığında borçlunun 30.06.2020 tarihine kadar meskeniyet şikayetinde bulunabileceğinin, bu bağlamda 25.06.2020 tarihinde yapılan şikayetin yasal sürede olduğunun anlaşıldığı, o halde, İlk Derece Mahkemesince meskeniyet şikayetine konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin zorunlu ipotek olmadığı ve devam ettiği gerekçesi yerinde görülerek, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca şikayetçinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun aleyhinde başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinin konusu olan kredi sözleşmesine dayalı alacak için hem ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapıldığını ileri sürdüğü ancak Bölge Adliye mahkemesince ileri sürülen bu iddianın takip şekline göre İcra Müdürlüğüne yapılması gerektiğinden bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu durumda, Dairemizin değişen içtihadı ve İİK’nın 45. maddesi gereğince borçlunun İcra mahkemesine başvurusu İİK’nın 16/2. maddesine dayalı şikayet niteliğinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince istemin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, talebin itiraz olarak nitelendirilmesi ile yazılı şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Şikayetçi bankanın icra mahkemesine tarafına gönderilen haciz ihbarnamesinin İİK md. 89'a aykırı olduğu, haciz yazılarının zorunlu unsurları taşımadığı, Ör:20 haciz ihbarnamesi formatında da olmadığı belirtilerek icra müdürlüğünce haciz ihbarnamesine yönelik usulüne uygun yapılmayan işlem ve kararların iptaline karar verilmesi istemine ilişkin başvurusu; icra memur işlemini şikayet niteliğinde olup, husumet yöneltilmemesinin doğrudan istemin reddini gerektirmeyip, gerek görülürse mahkemece tebligat çıkarılmak suretiyle bu eksikliğin tamamlanabileceği-
12. HD. 21.11.2023 T. E: 904, K: 7579
Üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusunun, yetki belgesinin iptali istemine ilişkin olup İİK'nın 16/1. maddesi kapsamında yasal 7 günlük süreye tâbi olduğu, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin süre yönünden denetimi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, istemin süresiz şikayet konusu olduğundan bahisle işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
HMK'nın 114/1-ı maddesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte (derdest) olmaması dava şartları arasında düzenlenmiş olduğunu; derdestliğin daha önceden açılmış ve halen görülmekte olan bir davanın yeniden aynı ya da başka bir mahkemede açılması durumunda, ikinci davanın açıldığı mahkemede nazara alınan ve bu davanın daha önceden de açılmış ve halen görülmekte olması sebebiyle usulden reddine karar verilmesini sağlamaya yönelik bir dava şartı olduğu- Derdestliğin şartlarının, aynı davanın aynı mahkemede ya da başka mahkemelerde iki kere açılmış olması, birinci davanın görülmekte (derdest) olması, birinci dava ile ikinci davanın aynı olması şeklinde sıralanabileceği- Öte yandan İcra mahkemesince verilen kararların, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararlarının, kesinleşmek koşuluyla sonraki şikayet yönünden birbirlerine karşı kesin hüküm teşkil edecekleri-