Hizmet ve prime esas kazancın tespitine ilişkin davada; davacının işyerindeki konumu gereği sigortalılık işlemlerinin gerçekleştirilmediğinden çalışma süresi boyunca haberdar olmadığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına ve genel müdürlük sıfatına uygun olmadığı- Şirket ortaklarının aldığı kararla şirketi temsil ve ilzam konusunda yetkili kılınan davacıya ayrıca vekâletname verilmesinin gerekmediği, davacının 01.01.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığı, farklı işyerlerinden ve davalı şirkete ait işyerinden kısmen sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalılık bildirimi yapıldığı gözetildiğinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmaya yönelik talepte bulunmasında hukuki yararının olmadığı- İş (hizmet) ilişkisinin unsurları arasında yer alan bağımlılık unsurunun gerçekleşmediği, davacının patron konumunda çalıştığını, işverenden aldığı bir emir ve talimatın bulunmadığını, çalışanlara emir ve talimatların davacı tarafından verildiğini beyan etmeleri karşısında davacının otel işyerinde vekâlet sözleşmesi kapsamında çalıştığı ve iş (hizmet) sözleşmesinin varlığının ortaya konulamadığından davanın reddi gerektiği-
Yargıtayın asıl görevinin, hukukun ülke içinde ahenkli bir şekilde uygulanmasını sağlamak olduğu- Yargıtayın kuruluş ve mevcudiyet sebebi olan bu önemli görevi dolayısıyla bütün mahkeme kararlarını hukukun uygulanması bakımından kontrol edebileceğini ve bu kontrol yetkisinin de mutlak olduğu- Esastan temyiz incelemesi yapılabilecek ve denetlenebilir nitelikte bir karar bulunmadığından kararın usulden bozulacağı ve bu nedenle Özel Dairenin birinci bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğduğundan söz etmenin mümkün olmadığı- Hizmet tespit davalarının, kamu düzeninden ve resen araştırma ilkesine tabi davalardan olduğu gözetilerek kesintisiz çalışmaya karar verilen dönemler yönünden kendi dönemleri de belirtilmek suretiyle sürekli çalışan bordro tanıkları tespit edilerek beyanlarına başvurulması, bu beyanlar kapsamında davacının bu süre zarfında ara vermeksizin sürekli çalışıp çalışmadığı, ne iş yaptığı, hangi bölümde çalıştığının tereddütsüz bir şekilde ortaya konulması, öte yandan davacının bildirim yapılan dönemlerde eksik bildirilen günlerin hangi nedenle eksik bildirildiğinin, buna ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi Kurumdan istenilmesi gerektiği-
Kurumca, farklı sosyal güvenlik kanunlarına tabi sigortalılık süreleri intibak ettirilmesi ve buna göre intibak farkından doğan prim borcu tahakkuku işleminin yapılması gerektiği- 01.03.2011 tarihi öncesinde geçen 2926 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın davacının aylığında dikkate alınması, 01.03.2011 tarihi itibari ile yeniden sigortalılığın başlatıldığı aşamada, önceki sigortalılık süresinin dikkate alınarak, intibakının yapılması ile 01.03.2011 tarihi itibari ile davacının tüm sigortalılık süresine göre, prime esas kazancının belirlenmesi, ödemesi gereken prim borcunun Kurumdan sorularak tespit edilmesi, devamında ise 2011-2014 tarihleri arasında kalan dönem bakımından, davacıdan bu belirlemeye göre alınması gereken yapılandırma ve fark prim borcu, yine davalı Kurumdan sorulmak suretiyle tespit edilmesi ve bu tutarın davacıya ödettirilmesinden sonra ödemeyi takip eden aybaşından itibaren aylığının yükseltilmesi sağlanmalı ve buna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davacı hakkında intibak yapılması ile 99 basamağının bulunması aşamasında 2926 yerine 1479 sayılı Kanun kapsamındaki basamakların tespit edilerek, A1 aylığının tespitinin usul ve kanuna aykırı olup bozma nedeni olduğu-
Uyuşmazlık, İşveren Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesine dayalı alacak istemine ilişkindir...
Davacının iptal edilen uyuşmazlık konusu çalışmalarının gerçek ve fiili olup olmadığının tespiti amacıyla mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı- Davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri gerekirse davacının beyanı da alınmak suretiyle tespit edilmeli, davacının uyuşmazlık dönemi kapsayan adres kayıt bilgileri temin edilerek ....'nun Kurum raporundaki beyanı ile mahkemede alınan beyanı arasındaki çelişkiler giderilmeli, komşu işyeri tanığı olarak beyanı alınan kişilere ait işyeri kayıt ve belgeleri de celbedilmek suretiyle bu kişilerin beyanları denetlenmeli, tanık beyanları arasında çelişki oluşması hâlinde bu çelişkiler giderilerek bu kapsamda yapılacak araştırma ile davacının çalışmasının gerçekliği ve fiili olup olmadığı hususu tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Ücrete ilişkin iddianın HMK 200 ve 202 kapsamında yazılı delil ile ispat etmesinin gerekip gerekmediği ve ücret net 7.000,00 TL kabul edilerek diğer işçilik alacaklarının yanı sıra bakiye ücret alacağının tahsiline ilişkin kesinleşen işçilik alacağı davasında verilen karara istinaden yapılan ödemenin son ay prime esas kazancına dahil edilerek toplanan delillerden elde edilecek sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği- Uyuşmazlık konusu dönem itibariyle uygulanması HMK 200 ve 202 nci maddelerindeki hüküm kapsamında davacının 2017 yılı Ağustos ayından sonraki dönemde aylık ücretinin 7.000,00 TL olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiği ve işçilik alacakları davasında hüküm altına alınan ve ödenen miktarların 5510 sayılı Kanun'un 80 inci maddesi uyarınca son ayın prime esas kazanca dâhil edileceği gözetilerek toplanan delillerden elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Akciğer kanseri tedavisinde kullanıldığı ileri sürülen nivolumab etken maddeli opdivo flakon isimli ilaç bedelinin kesinti yapılmaksızın Kurumca karşılanması ve ödenen bedelin tahsili talebiyle açılan eldeki davada; yapılacak araştırmalar sonucunda; davaya konu ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-  "Bozma kararında ilaç bedelinin Kurumca karşılanması yönünden öngörülen 'hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi' koşulunun hastalığın mahiyeti dikkate alındığında katı bir yaklaşım olduğu, bu nedenle davaya konu ilacın davacının hastalığının ilerlemesine engel olup olmadığı veya gerilemesini sağlayıp sağlamadığı, yaşam kalitesini artırıp artırmadığı, yaşam süresinin uzamasına katkıda bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulu raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelere ait borçlanmasının 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi sayılmasına ilişkin Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilen somut olayda, 25.03.2014-31.03.2014 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesine tabi sigortalılığı bulunan ve 10.01.2014 tarihli ev kadınlığı sürelerine ilişkin borçlanma bedelini 27.06.2014 tarihinde ödeyen davacının yurt dışı borçlanmasının 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği-
Davacının 09.01.2019 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinin reddedilmesi üzerine 31.03.2019 tarihinde İsviçre ikamet kaydını sildirdiği, dosya içinde bulunan 20.07.2020 tarihli İsviçre hizmet cetveline göre davacının "4 kodu" ile bildirilen çalışmalarının 31.03.2019 tarihi itibariyle sona erdiği anlaşılmakta olup 7247 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesine eklenen (C) bendindeki düzenlemenin esasen somut olayda uygulanması mümkün ise de davacının 31.03.2019 tarihi itibariyle "4 kodlu" çalışmalarının sona erdiği ve bu haliyle anılan tarih itibariyle tahsis koşullarının tümü ile oluştuğu dikkate alındığında 09.01.2019 tarihi itibariyle tahsis koşullarının oluşmadığı anlaşılsa bile tahsis koşullarından olan kesin dönüş koşulunun istemden daha sonraki bir tarihte de olsa sağlandığı anlaşıldığı takdirde tahsis koşullarının devam etmesi hâlinde yeni bir tahsis talebine gerek olmadan aylığa hükmedilmesi gerektiği- "Yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerektiği, sigortalının talebi olmadan aylık bağlanmasının mümkün olmadığı, davacının 31.03.2019 tarihinde tahsis talebi bulunmadığından direnme kararının onanması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Hizmet cetveline göre ihtilaf konusu çalışma dönemi içerisinde davacının dava dışı şirketlere ait işyerlerinde çalıştığına dair çalışma kaydı bulunduğu ve davacının "dava dışı işyerlerinde çalışmadığına" dair beyanı gözetildiğinde, yargılama sonucunda verilecek hükmün sözü edilen işverenlerin hak alanını etkileyebileceği anlaşıldığından, davacıya dava dışı şirkete HMK 124 uyarınca husumet yöneltilmesi için süre verilerek davaya katılımları sağlandıktan sonra dava dışı işyerlerindeki çalışmaların iptali gerçekleşmeden çalışmanın kesintisiz olduğunun kabul edilemeyeceği gözetilmek suretiyle bahsi geçen işverenler tarafından sunulacak delillerin toplanması gerektiği- "Davacının bilgisi dâhilinde olmayan bildirimler nedeniyle dava dışı işverenlerin davaya katılmasının sağlanmasına gerek olmadığı, ayrıca davacının "adına bildirim yapan dava dışı işverenlerde çalışmadığını" beyan etmesine rağmen, talebini aşarak bu işverenlere husumet yöneltmesi için zorlanamayacağı, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-