8. HD. 25.03.2019 T. E: 2017/8816, K: 3106-
Soybağının reddi davası ile çocukların davacıdan olmadığı ve biyolojik babalarının davalı olduğu tespit edilinceye kadarki dönemde, davacının, velâyet hakkına sahip olan baba sıfatıyla çocukların bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamış olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu- Davacının kendinden olduğunu sandığı çocuklar için gelişim süreçleri boyunca yaptığı masrafları çocukların biyolojik babasından isteyebileceği- Davalı tarafından yapılması gereken harcamalar, durumdan haberi olmayan davacı tarafından yapıldığından, davacının maddi zararını kanıtlaması ve miktarın tam olarak tespiti mümkün olmamasına karşın, çocukların yaşı, eğitim durumu ve diğer şartların birlikte değerlendirilip, uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların altı yıldır fiilen ayrı yaşadıkları, davacı kadının ortak çocuklarla birlikte babasının evinde kaldığı tartışmasız olup, tanık anlatımlarına göre, davalı erkeğin fiili ayrılık süresince, eşini ve çocuklarını arayıp sormadığı, onlara maddi ve manevi olarak yardımda bulunmadığı, davacının ve ortak çocukların tüm ihtiyaçlarının davacı kadının ailesi tarafından karşılandığı belirlendiğinden taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit denebilir mi?
Menfi tespit davasında ispat yükünün kural olarak davalı alacaklıya ait olduğu ve davalı alacaklının, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükellef olduğu- Davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyorsa, ispat yükünün davacı borçluya geçeceği- Müşterek çocuğun eğitim ve benzeri giderlerine ilişkin olarak, bu takip tarihinden önce nafakaya mahsuben ödendiğine dair açıklama bulunmadan yapılan ödemelerin nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemeyeceği- Davacı-borçlunun özel okul aidatı ödemelerinde; açıkça “nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama” bulunmadığından, bu nedenle, yapılan ödemelerin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği-
Davacının banka kanalıyla ve atm yoluyla davalı tarafa gönderdiği bir kısım ödemelerin bulunduğu dosyaya ibraz edilen belgelerden anlaşılmakta olup, bunların nafakaya mahsuben yapılıp yapılmadığı hususunda ise, açıkça “nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama” mevcut bulunduğu takdirde nafaka borcunun hesabında dikkate alınması, aksi taktirde yapılan ödemelerin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde olduğunun kabul edilerek borçtan mahsup edilmemesi gerektiği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşları, eğitim durumları, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ile nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında; hükmedilen 75'er TL' lik iştirak nafakası miktarlarının biraz fazla olduğu-
Davacı baba tarafından; müşterek çocukların eğitim ve benzeri giderlerine ilişkin olarak, takip tarihinden önce nafakaya mahsuben ödendiğine dair açıklama bulunmadan yaptığı ödemelerin nafakaya mahsuben yapıldığının kabul edilemeyeceği-. Davacı babanın, TMK. mad. 327/1 gereğince; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamak zorunda olduğu, yapılan bu ödemeler ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde olup davacının boşanma protokolü ile de; müşterek çocukların eğitim giderlerini temin etmeyi üstlenmiş oluğu- Yapılan ödemelerde; açıkça “nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair bir açıklama” mevcut bulunduğu takdirde nafaka borcunun hesabında dikkate alınması, aksi taktirde yapılan ödemelerin ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğinde olduğu kabul edilerek borcundan mahsup edilmemesi gerektiğinden, mahkemece; bu ilkeler esas alınarak, davacı tarafından takip tarihine kadar banka havalesi ve ATM kanalıyla yapılan ödemelerin nafakaya mahsuben yapılıp yapılmadığına dair belgelerin araştırılarak tespit edilmesinden sonra, uzman bir bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması gerektiği-
İştirak nafakasının velayetin fiilen (eylemli olarak) kullanılmasına bağlı bir hak olduğu, velayetin kendisine bırakıldığı eşin çocuğa bakmayıp karşı taraf çocuğa bakıyorsa çocuğa bakan, velayetin değiştirilmesi davası açmak zorunda olmadan doğrudan iştirak nafakası talebinde bulunabileceği, velayet değiştirilmeden çocuğa bakan iştirak nafakası davası açıp iştirak nafakasına hükmolunduktan sonra çocuk velayetinde bulunduğu tarafın yanına giderse bu tarafın nafakanın kaldırılmasını her zaman isteyebileceği ve nafakanın kaldırılacağı-
Davacı dava tarihinde daha önce çalıştığı işten elde ettiği gelirden daha düşük gelir elde ediyorsa da, davacının boşanma kararı kesinleşmeden evvel söz konusu işten çıkartıldığı, davacının bu hususu temyiz konusu yapmadığı, bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuk lehine olan iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi talebinin, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ihtiyaçları karşısında, iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı- Davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı değerlendirildiğinde, mahkemece, "nafakanın indirilmesi" talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-