Noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, satış vaadi sözleşmesinin muvazaa ile illetli olduğunu ve bu konuda gerçek bir vaadin bulunmadığını savunan davalının iddiaya dayanak yapılan sözleşmede, satış vaadi borçlusunun temsilcisi durumunda olduğu ve taraf muvazaası savında bulunulduğunun kabulü gerektiği- Bu tür iddiaların kanıtlanmasının ise, 5.2.1947 gün 20/6 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme kararına göre, ancak yazılı delille mümkün olduğu- Satış vaadi alacaklıları davacıların "sözleşmenin davalının borcuna karşılık düzenlendiğini" şeklinde savcılıkta verdikleri ifadelerin ikrar niteliğinde olduğu ve bu beyanları tanık ifadeleri ile de doğrulandığından, olayda, gerçek bir satış vaadinin bulunmadığı ve davanın reddedilmesi gerektiği- "Satış vaadi sözleşmesi, 3 yaşında olan davalı adına babası tarafından yapıldığından ve sözleşmedeki satış bedeli davalının velisi olan babasının borcuna karşılık olduğu yolunda kanıtlar mevcut olduğundan bunun doğruluğunun kabul edilmesi halinde davalı küçüğe ait taşınmazın babasının yararına olarak velayeten babası tarafından satıldığı olgusunun gündeme gelebileceği, bu durumda satış sözleşmesinin, TMK 271'in emredici kuralına aykırı olarak mahkemenin izni alınmadan ve özel bir vasinin iştiraki olmadan yapıldığı ve yok hükmünde olduğu kabul edilebileceği, bu yolda bir inceleme yapılmadığından kararın bozulması gerektiği" şeklindeki karşı oyun kabul görmediği-

Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.6.1990 gün ve 125-357 sayılı kararın incelenmesi davalı H. K. tarafından istenilmesi üzerine; ...