Hakkında hüküm kurulan H.U. taşınmaz üzerindeki binada bağımsız bölüm maliki olup, kendisine, açılan davada husumet yöneltilmemiş, dahili dava yoluyla davaya iştiraki sağlanmış olduğundan bir kimseye, dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılmayacağı ve onun hakkında hüküm kurulmasının da doğru olmadığı-
Dava, imar ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil istemi- Bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafı incelemesi olduğu halde, hava fotoğraflarından yöntemince yararlanılmamış, sadece hava fotoğrafları dosyaya getirtilerek bilirkişi tarafından dava konusu yer harita üzerinde işaretlenmekle yetinilerek dava konusu edilen bölümün imar planı kapsamında kalıp kalmadığı araştırılmadan tek kişilik ziraat ve tek kişilik jeoloji bilirkişi raporu ile yetinilmesi ve eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesinin hatalı olduğu-
Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceğinin kuşkusuz olduğu, ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesinin, gitti kayıtlarının, yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılmasının, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesinin, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılmasının gerekeceği-
Devletin, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan birinci derecede ve objektif sorumluluk esasına göre sorumlu olduğu, MK’nun 1007. maddesinde öngörülen sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu(haksız fiil sorumluluğu), tapu sicilini tutma görevi ile yükümlü olan memurun yaptığı yanlış işlem ve kayıtta kusursuz olmasının, devleti sorumluluktan kurtarmayacağı, tapuda yapılan işlem sonucu bir zararın oluşmasının, bu işlem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasının devletin sorumlu tutulması için yeterli olduğu–
Davanın hak düşürücü süreden reddine dair ilk kararın Özel Dairece yargılama giderlerine hasren bozulması ve mahkemece anılan bozma kararına uyulması nedeniyle davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre 25.02.2009 tarihli ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesiyle 21.06.1987 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3. maddesiyle 3402 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline dair Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararının eldeki davaya uygulanıp uygulanamayacağı-
Davacı köy kadimlik iddiasına dayanarak 112 ada 54 ve 110 ada 67 parsel sayılı taşınmazların tespitlerine itiraz ettiğinden taraf köylerin kuruluş tarihleri araştırılıp, öncesi bilinmeyen bir zamandan beri ve mera olarak hangi köy tarafından yararlanıldığının tarafsız köyler halkından seçilecek bilirkişi ve aynı şekilde gösterilecek tanık sözleriyle yerinde yapılacak keşifle saptanıp davacının hak iddia ettiği yeri kadastro paftası üzerinde gösterir kroki düzenlettirilerek, tarafların dayandığı belgelerin (men kararı, anlaşma tutanağı vs. gibi) kapsadığı bölüm krokide gösterilip, hangi köye ait olduğu belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verileceği-
Hazinenin ecrimisil tespit ettirip fuzuli şagile ihtarname tebliğ etmeden doğrudan doğruya genel mahkemelerde dava açabileceği–
Orman kadastrosuna itiraz davası-
Özel sicil kaydının iptali ile tapu kaydına tescil davasında, çekişmeli taşınmazda ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunmadığı ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına oluşmadığı belirlendiğinden davanın reddinin isabetli olduğu-
Mera, yaylak, kışlak sınırının kural olarak değişmeye ve genişletmeye elverişli sınırlardan sayılacağı, eylemli durum, taşınmaza ait fotoğraflar ve tapu kaydındaki sınırlar karşısında dava konusu yerin meradan kazanıldığının kabulünün gerekeceği, meraların, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu mallarından olup, özel mülkiyete konu edilemeyecekleri, diğer yönden, süresi neye ulaşırsa ulaşsın mera toprağının imar-ihya, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin de mümkün olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.