Eğer tasarrufta bulunanın borçlunun gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmesi gerekeceği- Aksi takdirde, takip alacaklısıyla anlaşarak veya nasıl olsa kendisinin borca batık olması nedeniyle gerekli çabayı göstermeyerek icra takibine itiraz etmeyen, itiraz üzerine durması söz konusu olmayan kambiyo senetlerine dayalı takibe karşı menfi tespit davası açmayan takip borçlusunun bu davranışı karşısında, borçlu ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişilerin yargı eliyle zarara uğratılması söz konusu olacağı- Burada dikkat edilmesi gereken husus bono, çek veya taraflar arasında düzenlenen senetler nitelik olarak elbette delil niteliğinde belgeler olduğu- Ancak Yargıtay, muvazaa iddiasının ispatında, üçüncü kişi aleyhine olan bir hususun, bu şekilde taraflar arasında düzenlenen belgeler yoluyla ispatlanmasını kabul etmediği, dolaysıyla bu nevi belgeler, alacağın varlığına ilişkin hâkimde oluşması gereken kanaat açısından, tek başına yeter ölçüt olmadığı- Yargıtay bu gibi durumlarda, birbirini doğrulayan başkaca belgeler yoluyla alacağın varlığının ispat edilmesi gerektiğine vurgu yaptığı; özellikle tarafların tacir olması durumunda, bu bononun veya çekin verilmesine dayanak teşkil eden hukuki ilişkinin varlığının ticari defterlerde de yer alması gerektiğini belirttiği- Tanık dinlenmesi hususunda Yargıtay'ın davalı-alacaklının alacağının varlığına ve miktarına ilişkin olarak da tanık dinletemeyeceğine hükmettiği-

Tarafların iddia ve savunmalarının özeti: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu olan A7 mahallesinde kain 79 ada 17 parsel ve 79 ada 19 parsel sayılı taşınmazların öncelikle borçlu K6 tarafından K5'e kısa bir süre sonra K3'e on ...