İçerik Akışı

Açıkça Atıf Olmasa da, Miktar ve Düzenli Olması Durumunda Ödemelerin Nafaka Borcundan Mahsubu Gerektiği-

Nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde 'nafaka borcuna ilişkin olduğuna' dair atıf olmasa bile, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubu gerektiği- İşleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmenin hak kaybına neden olacağı- Alacaklı hesabına açıkça “nafaka bedeli taahhüt edilen" açıklamasıyla yapılan ödemenin de dosya borcundan mahsubunun gerektiği-

Üniversite Rektörüne Karşı Açılan Manevi Tazminat Davası- Yargı Yolu-

Üniversitede görev yapan davacı, davalı rektörün süreklilik gösteren yıldırma niteliğindeki eylemleri nedeniyle manevi zarar gördüğü gerekçesi ile manevi tazminat isteminde bulunduğu ve davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanıldığı ve hizmet kusuru niteliğinde bir eylemi bulunmadığı anlaşıldığından, husumetin kamu görevlisi olan davalıya yöneltildiği eldeki davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği- İdari yargı kararının yerine getirilmemesi durumunda kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine adli yargıda manevi tazminat davası açılmasının mümkün bulunduğu-

TMK. mad. 174/1 (Maddi Tazminat)-

Mahkemece "erkeğin eşini aldattığı, bu kusurun  yargı kararı ile kesinleştiği, kadının ise bu dosyada dinlenen tanık beyanlarına göre alkollü olarak eve geç gelmesi ve kocasını küçümsemesi nedeniyle kusurlu olduğu, ancak kusurun ağırlığının davalı erkekte olduğu" belirtilerek "davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına", "davacı kadın yararına 40.000,-TL maddi tazminat ile 20.000,-TL manevi tazminata hükmedilmiş olup, hâkimin tazminat isteyen taraftan gerekli açıklamaları aldıktan sonra, koşulları varsa TMK. mad. 174/1 gereğince oluşacak zararı da dikkate alarak takdir edeceği- Tarafların 28.04.2007 tarihinde evlendiği ve ilk boşanma davasının eldeki dosya davalısı erkek tarafından 2010 yılında açıldığı, o tarihten beri ayrı yaşadıkları, dosyada bulunan sosyal ve ekonomik durum araştırma raporlarına göre; davacı kadının Üniversitede İletişim Müdürü olarak görev yaptığı, 2012 yılı Ekim ayı itibariyle net 5431.18 TL maaş aldığı, davalının ise ilaç mümessili olduğu, aylık 3.640,-TL brüt maaş aldığı, işyeri uygulamasına göre çalışanın hedeflerine ulaşması hâlinde 20.000,-TL yıllık brüt prim ödendiği anlaşılmakta olup, dosya kapsamına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre, davacı kadın yararına hükmedilen maddi tazminat (40.000 TL) miktarı çok olup, mahkemece daha uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği-

İİK. mad. 361 Uyarınca İade İstemi-

İİK'nun 361. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için icra dairesince "borçludan" tahsil edilmiş bir para mevcut olması gerektiği- İade isteminde bulunan, icra takibinin borçlusu olmayıp başka bir takip dosyası alacaklısı 3. kişi olduğundan, İİK. mad. 361 uyarınca iade talebinde bulunulamayacağı- Üçüncü kişi tarafından yanlışlıkla yapıldığı iddia edilen bu paranın iadesi yargılamayı gerektirdiğinden, bu hususun ancak adı geçen tarafından açılacak bir istirdat ya da sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacak davasında ileri sürülebileceği-

Süresiz Şikayet- Usul Ekonomisi-

Usul ekonomisi ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda, süresiz şikayet hallerinde yargılama sırasında ileri sürülen şikayet nedenlerinin de incelenip karara bağlanması gerektiği- ilama aykırılık şikayetinin süresiz olarak ileri sürülebileceği-

Şirket Merkezinin Nakledilmesi- Yönetim Kurulu Kararı- Usulsüz Tebligat-

"Şirket merkezinin nakledilmesi"ne ilişkin yönetim kurulu kararının 3. şahıslar hakkında ticaret sicil gazetesinin yayım tarihinden sonra hüküm ifade etmesi gerekir ise de;  borçlu şirketin toplantısında alınan şirket merkezinin nakledilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının ortakları bağlayacağının kabulü gerektiği- Tebligatın usulsüz olması halinde, muhatabı tebliğinden haberdar olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-

Borca İtiraz- Kredinin Teminatı Olarak Verilen Senet-

Takibe konu bononun tanzim tarihi ile taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin aynı tarihli olduğu ve bononun bedelli dikkate alındığında ve alacaklı vekilinin “icra takibinde yer alan tutarın krediden kaynaklanan bakiye tutar" olduğuna ilişkin beyanı gözetildiğinde, senedin ödenmiş olan kredi borcundan kalan bakiye alacaklar için takibe konulduğunun ve bononun kredi sözleşmesi ile birlikte teminat olarak verildiğinin, yani borçlunun (teminat senedi) borca itirazının kabulü gerektiği-

Menfi Tespit Davası- Teminat Senedi İddiası-

"Davacı-alacaklı ile ticari ilişkisini sona erdirdi halde, boş olarak verilen teminat senedinin davalı-alacaklı şirket tarafından doldurulup icra takibine konu edildiği" belirtilerek açılan menfi tespit davasında, davacı-borçlu, davalının ticari defterlerine delil olarak dayanmış olduğundan, dolayı davaya konu bononun davalı-alacaklının ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, kayıtlı ise bedel veya teminat konusunda herhangi bir açıklamanın bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-

Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Kamulaştırılan Taşınmazın Davacı İdare Adına Tescili İstemi-

Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan yapının kamulaştırma bedelinin arttırılması amacıyla inşa edilip edilmediği, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı, bu durumda yapının inşa edildiği tarihin (ilanın askıdan indiği tarihten önce mi sonra mı yapıldığı) belirlenmesi amacıyla yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre taşınmaz üzerinde bulunan yapının değerinin, sınıfı (1/B) ve niteliği ile özelliklerine göre eksik imalat oranı (%65) da belirtilmek suretiyle kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı-

Adi kefalette kefilin takibi-

TBK. mad. 585 uyarınca, adi kefalette alacaklının, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemeyeceği, ancak, borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alması, borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi ya da borçluya konkordato mehli verilmiş olması koşullarından birinin varlığı halinde doğrudan doğruya kefile başvurabileceği- Alacaklı bankanın, tüketici kredisine kefil olan şikayetçi borçlu hakkında icra takibi yapabilmesi için, TBK. mad. 585'de ön görülen koşullardan birinin bulunması gerektiği, bu konudaki başvurunun süresiz olarak icra mahkemesine yapılabileceği-