İçerik Akışı

İİK. mad. 89/3- Üçüncü Kişi Bankanın Açtığı Menfi Tespit Davası- İtiraz Dilekçesinde Havale Kaydının Olmaması-

Davacı-üçüncü kişi bankaya İİK. mad. 89 uyarınca, 1. ve 2. haciz ihbarnameleri gönderildiği, davacı banka tarafından bu ihbarnamelere itiraz dilekçeleri verildiği ancak dilekçelerin üzerinde icra müdürlüğü görevlilerinden hiç kimsenin dosyaya havalesini gösterir kaydın olmadığı anlaşıldığından, itirazların süresinde olmadığı, 3. haciz ihbarnamesi düzenlenmesi doğru olduğu ve İİK. mad. 89/3 uyarınca menfi tespit istemine ilişkin davanın açılmasına davalı-alacaklı sebebiyet vermediğinden, kusuru bulunmayan davalı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilemeyeceği-

Şikayet-

Bir şikâyetin görülmesi ya da icranın geri bırakılması isteminin karara bağlanabilmesi için ortada derdest bir icra takibi olması gerektiği-

Sayıştay Kararının İcrası-

(Eda hükmü içeren ve kesinleşen) Sayıştay kararı ile ilamların icrası yolu ile takip yapılabileceği-

Aile Konutu- Sağ Kalan Eşin İpoteğin Geçersizliğini İleri Sürmesi-

Davanın açıldığı tarihte davalı eş üzerine kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı banka lehine konulmuş bir ipoteğinin geçersiz olduğunu davacı sağ ileri sürmüş olup, açık rıza alınmamış ise bu ipotek işlemi geçersiz olacağından, malik olan eşin ölümünün bu işleme hukukilik kazandırmasının düşünülemeyeceği- Sağ kalan eşin mirasçı sıfatıyla, davayı açtığı sırada var olan hukuki yararının, yargılama sırasında davalı eşin ölümünden sonra da devam edeceği, ortada geçersizliği ileri sürülen bir ipotek bulunduğundan, evliliğin ölümle sona ermesiyle birlikte, davanın da konusuz kaldığının söylenemeyeceği- Yargılama sırasında davalı eşin (malik eşin) ölümü nedeniyle, aile konutuna tanınan korumanın sona erip ermeyeceği- "Davacı kadının yargılama sırasında TMK. mad. 240 ve 652 kapsamında bir talebinin olmadığı, bu nedenle davacının TMK. mad. 194 uyarınca aile konutu korumasından yararlanmayacağı, ancak şartları varsa taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti davası açabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Aile Konutu- Eş Rızası-

Aile konutu niteliği taşıyan dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiği sırada, davalı şirket tarafından davacı eşin açık rızasının alınmadığı anlaşılırsa, TMK. mad. 194/1 uyarınca yapılan işlemin geçersiz olacağı- "Tapu kütüğünde 'aile konutu' şerhinin işlenmemiş olduğu durumlarda, TMK. mad. 1023 uyarınca, iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımının korunacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- Taşınmaz için davacı kadının bilgi ve onayı dışında ipotek tesis edilmesi nedeniyle "ipoteğin kaldırılmasına" karar verilmesi gerektiği-

Aile Konutu- Cebri İcra Yoluyla Satış- İpoteğin Kaldırılması-

Aile konutu niteliğini haiz taşınmazın cebri icra suretiyle davalı bankaya satışının yapılması durumunda, davacının TMK'nın 194. maddesinde yer alan düzenlemeden yararlanamayacağı, ipoteğin kaldırılması talebinin konusuz kalacağı- Bir taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu olduğu- Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı dava konusu taşınmazın dava sırasında cebri icra yoluyla satıldığı, mülkiyetin icra vasıtasıyla yapılan satış sonucu davalı bankaya geçtiği, davalı Tarafından açılan ihalenin feshi davasının da reddedilerek kesinleştiği anlaşılmakla; cebri icra ile yapılan satışlarda, mülkiyet tescilden önce alıcıya geçmekte olup, dava tarihi itibariyle aile konutu olarak kullanıldığı ileri sürülen taşınmaz iradi olmayan bir tasarruf sonucu aile konutu niteliğini yitirmiş duruma geldiğinden, TMK. mad. 194 uyarınca, işlemin diğer eşin rızasına bağlı olmaktan çıkacağı ve davacının aile konutu korumasından yararlanma olasılığının kalmadığı-

Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddi Halinde, "Nisbi Vekalet Ücreti" Ödeneceği-

Zamanaşımının, hakkın esasına ilişkin bir mesele olduğu- Zamanaşımı def'i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, hâkimin bunu kendiliğinden göz önüne alamayacağı- Alacağın "zamanaşımına uğraması" nedeniyle davanın reddine karar verilmesi durumunda, davada kendini vekille temsil ettiren davalı yararına "nisbi" vekâlet ücretine hükmedileceği-

Yediemindeyken Zarar Gören Araç- Tazminat İstemi-

Davacı, aracının davalı yedieminde iken (boş bir araziye terk edildiği, kaza yapıldığı, ön tarafın tamamen göçük ve darbeli, camlarının kırık olduğu, damperinin olmadığını ve bu nedenle) zarar görmesi nedeniyle icra takibi sırasında belirlenen değerini istemekte olup mahkemece, davalının haksız eylemi nedeniyle davacının uğradığı gerçek zararın hüküm altına alınması gerektiği; aracın kıymet takdir tutanağında ve dava değeri olarak belirtilen meblağ ile bilirkişi raporunda hesap edilen toplam zarar miktarı arasındaki farka hükmedilmesinin hatalı olduğu; davacının zararı tam olarak karşılanmadığı- Mahkemece, davacının gerçek zararının, davalının teslim görevini yerine getirmediği yıl itibariyle, aracın tamir edilebilir olup olmadığı, tamir edilebilecek ise onarım gideri ve değer kaybı, tamir edilebilecek durumda değil ise aracın o tarihteki değerinin tespiti için uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-

Kısmi Ödeme- Bozma Sonrası Talep Edilebilecek Alacak Miktarı-

İcra takibinden sonra borçlu tarafından yapılan kısmi ödemenin ödeme tarihi itibarıyla TBK. mad. 100 gereğince, öncelikle masraf ve faize mahsup edilmek suretiyle bakiye asıl alacağın belirlenmesi, belirlenen bu bakiye asıl alacak matrah alınarak bozma sonrası tanzim edilen ikinci icra emri tarihi itibariyle talep edilebilecek alacak miktarının belirlenmesi gerektiği-

Sıra Cetveline İtiraz-

Alacağın temlikinin ivazı olarak ipotek tutarı kadar bir paranın bankaya yatırılmış olmasının, kural olarak borcun ödemeyle sona erdiği anlamına gelmediği- Borçlunun şahsının önem taşımadığı borç ilişkilerinde edimin, üçüncü kişi tarafından yerine getirilmesine engel bir durum bulunmamakla birlikte, temlik işleminin iptale tâbi bir tasarruf olarak (İİK. mad. 277 vd.) ödemeyi gizleyecek bir muvazaaya dayandığı ispatlanmadıkça, ödemenin alacağı temlik alan kişi tarafından değil de, asıl borçlu tarafından yapıldığının kabul edilemeyeceği- Sıra cetveline itiraza ilişkin davada, davacı "alacağın muvazaalı olduğunu" ve "davalı banka alacağının ödeme suretiyle sona erdiğini, bunun teminatı olarak taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin de bu fonksiyonunu yitirdiğini" ileri sürmüş ve mahkemece "borcun sona erme iddiasının bulunması" dolayısıyla ispat yükünün davacı yana bırakılması isabetli olmuşsa da, temlik bedeli olarak yatırılan tutarın, borcu sona erdirmek amacıyla yapılmadığı ve davalıya, davalı banka tarafından yapılan temlik ile alacağın davalı 3. kişiye geçtiği ve yine bu amaçla bankaya yapılan temlik ödemesinin davalının babası tarafından yapılmasının sonucu değiştirmeyeceği gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-