Dava 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce, 23.02.2010 tarihinde, açıldığından davada 1086 sayılı HUMK’nın 1. maddesi hükmünün uygulanması gerekeceği, dava tarihi itibariyle mirasçılık belgesinin iptali sulh hukuk mahkemesinin görevinde olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinin içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacı kat malikinin kat maliki olmayan davalıya, apartman ortak alanına el atması nedeniyle müdahalenin men’i ve ecrimisil istediği anlaşıldığından, davanın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre değil genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği dolayısıyla davanın HMK'nin 2. maddesi kapsamında kaldığı, görevli mahkemenin ise asliye hukuk mahkemesi olduğu-
Tefrik edilen mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talep hakkında aile mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine karar verildiği ve talebin iş bu temyize esas dava dosyasına kaydedildiği, buna göre TMK'nin 652. maddesine dayalı özgüleme talebinin bu talep hakkında görevli ve yetkili olan sulh hukuk mahkemesinde kaldığı ve uyapta yapılan incelemede hali hazırda iş bu temyize konu dava dosyasının bekletici mesele yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece bu husus gözetilmeksizin TMK'nin 652. maddesine dayalı talep hakkında da yazılı şekilde yargılama yapılıp karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Muhatabın adresten kısa süreli mi yoksa geçici olarak mı ayrıldığı Teb. K. mad. 21/1'de yazılı kişilerden sorulup tevsik edilmeden yapılan tebligatın usulsüz olduğu, haber verilen kişinin isim ve imzasının alınmamasının da usule aykırı olduğu- Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- Şikâyetçinin yaptığı kıymet takdirine itiraz yasal 7 günlük sürede olduğundan, kıymet takdirine itiraza ilişkin hususların ihalenin feshinin istenmesi sırasında değerlendirilmesi gerektiği- Kıymet takdirine itiraz tarihinde yatırılan gider avansı mahkemece yeterli görülmemişse de, kıymet takdirine itiraza ilişkin dilekçe üzerine itiraz edene yatırması gereken bakiye masraflarla ilgili not yazılmadığı, şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılması için tensip tutanağı ile şikâyet tarihinden itibaren 7 günlük süre verildiği görülmekle, tensip tutanağının şikâyetçiler vekiline tebliğ tarihine göre, mahkemece yasal 7 günlük sürenin geçmiş bir tarihten başlatılmış olduğu ve tebliğ tarihi itibariyle 7 günlük sürenin dolduğu anlaşılmakta olup, verilen süre içinde bakiye gider avansının yatırılmasının mümkün olmadığı ve bu hâlde şikâyetçiler vekiline bakiye gider avansının yatırılmasına ilişkin usulüne uygun bir süre verildiğinden söz edilemeyeceği- Usulüne uygun olarak yapılmış olan kıymet takdirine itirazın mahkemece değerlendirilmeden usulden reddi sonrasında, satış dosyasında alınan kıymet takdir raporunda belirlenen muhammen bedel esas alınarak satış gerçekleştirilmiş ve takdir edilen kıymetin düşük olduğu ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürülmüş olduğuna göre, mahkemece ihalenin feshi istemi sırasında kıymet takdirine itirazın değerlendirilmesi gerektiği-
Elatmanın önlenmesi ve tahliye istemlerine ilişkin davada; iddiaların ileri sürülüş şekline göre, davacı yan şahsi hakka davalı olarak fuzuli işgalci olan davalının elatmanın önlenmesi ve tahliyesini istediği, kökleşmiş Yargıtay içtihat ve ilkelerine göre; tarafların bildirdikleri şahsi hakların, hangisine üstünlük tanınacağı ve yapılacak bu belirleme doğrultusunda davalının mevcut kullanımının haksız işgal niteliğinde olup olmadığı, fuzuli işgalin bulunması durumunda da, elatmanın önlenmesi ve tahliyeye karar vermesi gereken mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması gerektiği-
Mahkemelerin görevinin, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen göz önünde tutulması gereken bir usul kuralı olduğu, HMK’nun 4/ç bendine göre; bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları göreceği, bu düzenlemeden sulh hukuk mahkemelerinin görevli olup olmadığı hususunda özel yasalara atıfta bulunulduğu, buna göre; kira alacağının tahsiline yönelik talep hakkında davaya bakmakla görevli mahkeme sulh hukuk mahkemeleri olduğundan, görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
Davacı, sigorta şirketi olup davalıdan rücuen tazminat talebinin nedeninin, hem davalı ile davacının sigortalısı arasındaki kira ilişkisinden hem de Kat Mülkiyeti Kanunu'ndan kaynaklandığı, davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlük tarihinden sonra 28/06/2013 tarihinde açılmış olmasına ve HMK.'nun 4. maddesine göre kira ilişkisine ve kat mülkiyetinde dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olmasına ve mahkemenin gerekçesinde kira sözleşmesinin değerlendirilmesine göre mahkemece, davanın HMK'nın 114/1-c maddesi gereğince görevsizlik nedeniyle HMK'nın 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Su borusunun patlaması sonucunda oluştuğu iddia edilen maddi zararın tazmini istemine ilişkin dava konusu taşınmazda kat mülkiyetine geçildiği anlaşıldığından, sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Hizmet alım ilişkisinden kaynaklanan davanın, her iki tarafın da tacir olduğundan, ticaret mahkemesinde bakılması gerektiği-
İş yeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada, davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlük tarihinden sonra açılmış olmasına ve HMK.'nun 4. maddesi hükmüne göre kira ilişkisine dayalı uyuşmazlıklarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu-