Çekişme konusu taşınmazın 21/08/1956 tarihinde kadastroca tespit gören 30 sayılı parselden ifrazen oluştuğu, davalıların kadastro tespitinden sonra komşu 180 sayılı parsele yaptıkları binaların davacının parseline taşkın olduğu, davalıların çaplı taşınmaza tecavüzleri nedeniyle iyi niyetli olmadıkları, dolayısıyla 4721 sayılı TMK'nun 725. maddesindeki koşullar ile aynı Kanunun 995. maddesindeki koşulların oluşmadığı-
TMK.nun 725. maddesinden kaynaklanan temliken tescil istekleri, ayrı bir davaya konu yapılabileceği gibi savunma yoluyla da istenebileceğinden, mahkemece, davalının savunma yolu ile getirdiği temliken tescil isteği değerlendirilmeden karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Her yıl için belirlenen ecrimisil bedeline, o yılın dönem sonundan itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekeceği-
Tarafların karşılıklı olarak haklı ve geçerli bir nedenleri bulunmaksızın birbirlerinin taşınmazlarına taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettikleri tespit edilmek suretiyle yazılı şekilde elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olmasının kural olarak doğru olduğu- Her bir istek hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve infaza imkan sağlayacak içerikte bulunulmasının zorunlu olduğu-
Temliken tescil isteyen davacının yani malzeme sahibinin olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık olduğundan temliken tescil talebinde bulunmasının mümkün olmadığı-
Davacının (davalının) çaplı taşınmazına davalının (davacının) taşınmazının bilirkişi raporunda belirtilen şekilde tecavüzlü olduğu, davalının (davacının) bayinin gerekli dikkat ve özeni gösterseydi tecavüzün oluşmayacağı, davalının çaplı yeri üzerindeki binayı görerek satın aldığı, iyiniyetli sayılamayacağı sonucuna varıldığından elatmanın önlenmesi davasının kabulü, temliken tescil davasının reddi gerektiği-
Mülkiyet ya da korunmaya değer kişisel hakka dayalı olarak kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının bir kısmı veya tamamı imar uygulaması sonucu davacı parselinde kalan davalının Medeni Kanunun genel hükümlerine açtığı temliken tescil davasının dinlenemeyeceği ve yapı sahibi kendi levazımı ile başkasının arazisine değil kendi arazisine yapı inşa etmiş olup davalı yapısının davacı taşınmazında kalmasının özel bir kanun olan imar kanunu uygulamasından doğduğu- Özel hüküm dururken genel hükümlerin uygulanmasının usulen mümkün olmadığı-
Davacının maliki olduğu çaplı taşınmaza ağaç diken davalının iyi niyetli olduğu söylenemeyeceğinden temliken tescilin diğer koşullarının aranmasına gerek olmadığı- Yıkım isteği reddedildiği zaman, ağaç bedeli üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gözetilerek davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- Karar ve ilam harcına el atmanın önlenmesine karar verilen zemin değeri üzerinden hükmedilmesi gerektiği-
Savunma yoluyla temliken tescil isteyen parselin maliki davacı, elatmanın önlenmesi ve kal isteyen davacının babası ile anlaşarak onun muvafakati ile komşu 15 parsele taşkın inşaat yaptığını, iyiniyetli olduğunu belirterek bu davayı açmış ise de, bu konuda tanık beyanları dışında herhangi bir delil sunamamış olup, çaplı taşınmazlarda kural olarak iyiniyet iddiası dinlenemeyeceği, dosya kapsamına, toplanan delillere göre de temliken tescil isteyen davacı iyiniyetli olduğunu kanıtlayamadığından temliken tescil talebinin reddine, elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Hüküm sonucunda "asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne" şeklinde çelişkili karar verilmesinin yanlış olduğu-
Asıl davanın elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil, karşı davanın TMK. mad. 725'e dayalı temliken tescil isteğine ilişkin olduğu- Davalılar-karşı davacıların iyiniyetle inşaat yaptığı kabul edilerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş ise de tesciline karar verilen kısmın ifrazının mümkün olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığı- Temliken tescil davalarında iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının, ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gerektiği-