Zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihten ve eğer alacağın muaccel olması bir ihbar yapılmasını gerektiriyorsa bu ihbarın yapılacağı tarihten itibaren işlemeye başlayacağından, davacı tarafın her bir kalem istemine ilişkin olarak iddia ettiği alacaklarının muacceliyet tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi zamanaşımı süresinin belirlenecek tarihlerden başlatılması gerektiği-
Uğranılan kira kaybı şeklinde talep edilen gecikme tazminatının 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu dikkate alınarak, davacının gecikme tazminatı alacağının doğup doğmadığı incelenip, sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerektiği- Taraflar arasında daha önce görülen davada, arsa sahibince havuzun yapımı için nama ifa talebinde bulunulduğu ve mahkemece bu istemin kabul edilerek nama ifaya izin verilmesinin yanında; ifanın sağlanabilmesi için avans niteliğinde belirlenen miktarın arsa sahibine ödenmesine karar verildiği, hüküm altına alınan bu bedelin avans niteliğinde olması nedeniyle arsa sahibince bedeli nama ifaya konu iş veya işlerin yapımında yetersiz kalması halinde bakiye kısmın bedelinin tahsili istenebileceğinden, bilirkişiden rapor alınarak, nama ifa kararının kesinleştiği tarihe, havuzun imali için geçebilecek sürenin eklenmesi ile bulunacak tarih itibariyle geçerli serbest piyasa rayiçleri esas alınarak, hesaplanacak havuzun imal bedeline göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterde resmi şekilde düzenlendiğinden geçerli ve iki taraf için de borç doğurmakta olup, (6098 s TBK. mad. 27 ve 112) sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmemeleri sebebiyle davacının bundan doğacak müspet (gerçek) zararını gidermeleri gerektiği sonucu ortaya çıkmakta ise de, tanık beyanları, satış vaadi ve taksim sözleşmelerine konu muris  adına kayıtlı taşınmazda, tarafların da içinde yer aldığı mirasçılar adına yapılan miras payları oranında intikalden sonra taksim sözleşmesine uygun şekilde mirasçılardan ...’in paylarını üç kardeşine, annenin de miras payını üç çocuğuna devretmeleri, sonrasında davacının da kendi payını önce kısmen sonra tamamen dava dışı gerçek kişilere satması, tapudaki tedavüllerin miras taksim sözleşmesine uygun olarak yerine getirilmesi karşısında, tüm mirasçıların katılımı ile yapılan tarihsiz miras taksim sözleşmesinin davada dayanılan satış vaadi sözleşmesinden sonra düzenlendiğinin, bu durumda da satış vaadi sözleşmesi ile taraflara yüklenen yükümlülüklerin, daha sonra tüm mirasçıların katılımı ve özgür iradeleri ile düzenlendiği anlaşılan ve tapuda da devirlere konu edilen miras taksim sözleşmesi ile ortadan kalktığının, tarafların miras taksim sözleşmesi ile satış vaadi sözleşmesinden caydıklarının (vazgeçtiklerinin) ve satış vaadi sözleşmesinin bozulduğunun kabulü gerektiği, artık tarafların ortak ve özgür iradeleri ile düzenlenen miras taksim sözleşmesi sebebiyle satış vaadi sözleşmesinden sonra davalıların kusuru olmaksızın ortaya çıkan imkansızlık nedeniyle davalılar borçlarından kurtulduklarından, davacı tarafın caydığı (vazgeçtiği) satış vaadi sözleşmesine dayanarak gerek mülkiyet gerek tazminat isteme hakkının da ortadan kalkmış olduğu ve bu sebeple davacı taraf lehine hüküm kurulma imkanının da kalmadığı-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
Davacı arsa sahibinin, bağımsız bölümlerin sözleşme hükümlerine aykırı şekilde gecikmeli olarak teslim edildiğini ileri sürerek kira kaybına uğradığı döneme ilişkin olarak gecikme tazminatının tahsilini talep ettiği, bilindiği üzere zamanaşımının kural olarak alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağı, davadaki gecikme tazminatına konu olan alacak da dönem itibariyle en son 13.07.2004 tarihinde muaccel hale geldiğinden zamanaşımının bu tarihten itibaren başlatılmasının gerekeceği, 818 sayılı BK'nın 126/4 maddesi uyarınca ise, mevcut uyuşmazlıkta uygulanacak zamanaşımının beş yıl olduğu-
İcra takibinde dosyanın işlemden kaldırılması halinde takip derdest kalmaya devam edeceğinden, takibin yapıldığı tarihte işlemekte olan zamanaşımı süresinin kesilmiş olduğu- Zamanaşımının alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden alacağın dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade ettiği- Borcun zamanaşımına uğramasıyla borcun (alacağın) sona ermeyeceği, sadece alacaklının alacağını dava yoluyla elde etme olanağının ortadan kaldıracağı, zamanaşımına uğramış bir borcun ifa edilebilen fakat dava edilemeyen eksik bir borç haline geleceği- TBK. 146'da (BK. 125'de) öngörülen zamanaşımı süresinin genel bir süre olup aksine bir hüküm bulunmadığı hallerde bütün alacaklar için geçerli olduğu- TBK. 149'a göre sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımının, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı- Zamanaşımının durması halinde, o ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada duracağı, buna yol açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam edeceği- Zamanaşımının kesilmesi halinde ise borçlunun veya alacaklının ya da hakimin belli fiilleri sonucu olarak işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı- Zamanaşımını durduran ya da kesen sebeplerin TBK.'da sayılarak belirtilmiş olduğu- Alacaklının borçlu hakkında dava açması veya icra takibinde bulunması ile zamanaşımının kesileceği, zamanaşımı kesilince kesilmeden itibaren yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağı-
Davalı Müflis S.S. Egebirlik Turizm Geliştirme Yapı Kooperatifleri Birliği alacaklılarının, İİK’nın 245. maddesi doğrultusunda 17.11.2008 tarihli toplantısında verdikleri kararla, kendisine asaleten, müvekkili H.M.’na vekaleten Av. M.Ç.K.’ın yetkilendirildiği, bu karar doğrultusunda, yerel mahkeme karar başlığında anılan müflis birlik yerine, H.M. ve M.Ç.K.’ın isimlerinin yazılmamasının HMK’nın 304. maddesi anlamında, tarafların başvurusu üzerine veya re'sen mahallinde her zaman düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olmasına göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı-
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklandığından, (BK’nın 126/4) TBK’nın 147. maddesinde öngörülen zamanaşımının, yine, TBK’nın 149. maddesi de nazara alınarak; başlayıp başlamadığı, başlamış ise sona erip ermediği hususları üzerinde durulmadan, talebin vasıflandırılmasında hataya düşülerek, yazılı şekilde irade fesadına dayalı hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kural olarak eser sözleşmelerinden kaynaklanan davaların, ayrık durumlar hariç BK’nın 126/4. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbi oldukları, buna göre, yüklenici kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmişse gizli ayıba dayalı açılacak davalarda on yıllık, diğer hallerde ise beş yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı, kural olarak 818 sayılı BK'nın 355. vd. maddelerinde yer alan eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, inşaatın kararlaştırılan tarihte tesliminin gerçekleştirilememesi durumunda yüklenicinin borçlu temerrüdüne düşeceği, 818 Sayılı BK'nun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin, kural olarak alacağın muaccel ( ödenebilir ) olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı-
Feragat ettikten sonra yeniden katılma yolu ile temyiz isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı-Dava dilekçesi, 07.04.2010 tarihinde davalıya Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş ise de tebligat mazbaatında tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi ile Tüzük'ün 28. maddesi uyarınca adreste bulunmama sebebi soruşturulmadığı gibi komşuya haber verilmemiş, bu kişilerin imzası alınmamış olduğundan, yapılan tebligatın usulsüz olduğu, davalı tarafın dilekçesinde, tebligatın usulsüz olduğu, tebligatın 15.06.2010 tarihinde öğrenildiği belirtilerek zamanaşımı def'inde bulunulmuş olduğundan, mahkemece, zamanaşımı def'inin süresinde yapıldığının kabulü gerekeceği- İş bedeli alacağının eserin teslimi anında muaccel olduğu, zamanaşımı süresinin de işin teslim edildiği anda başlayacağı ve kural olarak beş yıl olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor