"Davacının mevduat hesabına paranın geldiğini, ancak paranın davacı tarafından çekildiğini" savunan bankanın "paranın davacıya ödendiğini" davacının imzasını taşıyan belgeler ile ispatlanması gerektiği- Taraflar arasında mevduat ilişkisi hâlen devam ettiğinden, davalı bankanın belgeleri saklama yükümlülüğü de devam ettiği ve davalı bankanın ödeme fişlerinin, belgelerin on yıllık saklama süresinin dolması nedeniyle imha edildiği yönündeki savunmasının dinlenmesinin mümkün olmadığı- Davalı bankanın tek taraflı olarak düzenlediği kendi elektronik kayıtları HMK. 199 anlamında belge niteliği taşısa da, senet olarak kabul edilemeyeceği için, davalı bankanın savunmasını tek başına bu belgeyle ispat ettiği hususunun kabul edilemeyeceği-
Kural olarak; sözleşmeden doğan alacak zamanaşımının, alacağın muaccel olduğu anda işlemeye başlayacağı- Muacceliyet kavramı, alacaklı tarafından (alacağın) talep ve dava edilebilir hâle gelmiş olma anlamını taşıdığından, öncelikle doğmuş bir alacağın varlığı gerektiği- Bu anlamda, kural olarak, ifa anının gelmesine borcun muaccel olması denilebileceği- Alacaklının ancak bundan sonra alacağını dava edebileceği ve alacak için zamanaşımı süresinin de bu andan itibaren işlemeye başlayacağı- Bir iş görme sözleşmesi olan avukatlık sözleşmesinde de ücretin, aksine bir anlaşma olmadığı takdirde, işin tamamlanması (hukuki yardımın konusu bir dava ise, davanın kesin hükme bağlanması, bir icra takibi ise takibin sonuçlanması veya aciz vesikasına bağlanması suretiyle) ile muaccel olacağı- Bununla birlikte avukatın üzerine aldığı iş sonuçlanmadan haksız azil, haklı istifa, vekilin ölümü veya ehliyetini kaybetmesi sebebiyle sözleşme sona ererse, muacceliyet sona erme ile birlikte gerçekleşeceği- Eldeki uyuşmazlığa konu dava ve işlerin kesinleşme ve sair suretle tamamlandığı, davacı avukat tarafından en son yapılan işlemin 02.02.2006 tarihinde icra dairesince satışın düşürülmesine ve satış defterinin kapatılmasına karar verilmekle sona erdiği, dolayısıyla bu tarih itibariyle vekâlet ücreti alacağının muaccel hâle gelip zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı açık olup dava tarihi olan 15.06.2011 tarihine kadar BK’nın 126. maddesindeki beş yıllık süre dolmuş ve tüm alacak iddialarının zamanaşımına uğramış olduğu- Avukatın üzerine aldığı işler sonuçlandıktan sonra gerçekleşen azlin zaten muaccel hâle gelmiş bu işler yönünden zamanaşımının hesabında etkisi bulunmadığı-
Bozma ilamında, ilk boşanma dava ve kesinleşme tarihine değinilmeden, ikinci boşanma dava tarihinin kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı dolmadığı belirtilmekle yetinilmişse de, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanması gerektiğine göre; tasfiyeye konu taşınmazın tarafların ilk evlilik döneminde edinildiği de dikkate alındığında, taşınmazın ilk evlilik döneminde edinilen malın tasfiyesine yönelik olduğunun kabulünün gerektiği- Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamayacağı, başlamışsa da duracağına yönelik düzenlenme gereğince de ilk boşanma davasının kesinleşme tarihinde işlemeye başlayan zamanaşımı, ikinci evlilik tarihinde durmuş olup; ikinci boşanma davasının kesinleşme tarihinde kaldığı yerden itibaren yeniden işlemeye başladığına göre, 10 yıllık zamanaşımı süresinin henüz dolmaması nedeniyle değerlendirmenin hatalı olduğu-
Taraflar arasındaki ruhsat hakkının devrine ilişkin sözleşmenin 6. maddesinin (e) bendinde, işletmecinin, MTA'ya işletmenin ömrü boyunca, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 14. maddesi ve bu Kanun'un uygulanmasına dair Yönetmeliğin 32. ve 33. maddeleri esasına göre hesap edilen brüt bilanço karının %5’i kadar meblağı maden arama katkı payı olarak ödemeyi kabul ettiği ve bu meblağı müteakip yılın Mart ayı sonuna kadar MTA veznesine yatırmayı da taahhüt ettiğinin, buna göre söz konusu alacağın dönemsel ödemeleri içermekte olduğunun, her yıla ait maden arama katkı payı alacağının müteakkip yılın Mart ayı sonunda muaccel olmakla birlikte, her bir yıla ait alacağın on yıllık zamanaşımına tabi olduğunun anlaşıldığı, dosyanın incelenmesinde davalının cevap dilekçesi ile süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olduğu, maden arama katkı payı alacağının muacceliyeti için sözleşmenin feshinin gerekmediği, sözleşmenin 6-e maddesi uyarınca, her yıla ait alacağın muaccel olacağı tarihin taraflar arasında kararlaştırılmış olduğu, buna göre davanın açıldığı 20/03/2014 tarihi nazara alındığında geriye doğru en fazla 10 yıl öncesi yani 20/03/2004 tarihi sonrasında muaccel olan alacakların talep edilebileceği kanaatine varıldığından, davalının zamanaşımı def’i ve davaya konu maden arama katkı payı alacaklarının muacceliyet tarihleri dikkate alınmadan davanın tümden kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Kasko sigorta poliçesi kapsamında aracın çalınması nedeniyle araç rayiç değeri ile yoksun kalınan kar bedelinin tazmini istemi-
TBK'nin 149/1. maddesine göre; zamanaşımının, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlayacağı, evlilik devam ettiği sürece de, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımının işlemeye başlamayacağı, başlamışsa da duracağı- Tarafların, 1972 yılında evlenmiş olup, 02.03.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 12.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşandıkları, işbu davanın ise 06.03.2015 tarihinde açıldığı, boşanma kararının kesinleştiği tarihte başlayan 10 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmadığından, davanın kaldığı yerden devamının gerektiği-
Tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edileceği- Eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri mal varlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edileceği, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacakları, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacağı- Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu asıl dava ve karşıya ilişkin taleplerin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve dava tarihleri itibariyle anılan zamanaşımı süresi geçmediği halde dava ve karşı davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Vekalet görevinin kötüye kullanılmasından doğan davalarda zamanaşımının uygulanmayacağı bu nedenle vekil eden dolaysız temsil yolu ile kendi namı ve hesabına alınanların teslimine ilişkin şahsi nitelikteki hakkını beş yıllık zamanaşımı süresinde kullanması gerekmediği-
19. HD. 11.09.2018 T. E: 2017/3847, K: 4019-
Kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan davaların 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu- Rzikonun meydana geldiği tarihe göre, icra takip tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerektiği- Zamanaşımını kesen ve durduran nedenlerin bulunmadığı, davalı şirket tarafından tazminatın ödeneceği intiba yaratılarak zamanaşımı süresinin dolmasına neden olunduğuna dair bilgi ve belge sunulmadığı, tamir yapan şirket tarafından davacı sigortalı aleyhine yapılan icra takibinin ve itirazın iptali davasının zamanaşımını kesen nedenlerden olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davalı sigorta şirketinin dava dilekçesine karşı süresinde bulunduğu zamanaşımı def'inin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor